- Şehitkamil / Gaziantep
- +90 (342) 232 80 81
- info@cemiyet.com.tr

Seramik sabır ve istikrar isteyen bir zanaat
12 Eylül 2025Seramiğin kendisini hem zihinsel hem de ruhsal olarak besleyen bir alan olduğunu söyleyen Merve Sakınç Özdemir, seramiğin aynı zamanda kendisi için sadece üretim değil, bir arınma ve dönüşüm süreci olduğunu ifade ediyor. Doğadan ilham aldığını belirten Özdemir, tarzını ise, ‘Yumuşak, sade ama karakterli’ olarak tanımlıyor.
Markası -Ve Stüdyo ile workshoplar düzenleyen Merve Sakınç Özdemir, seramiğin insan üzerindeki rahatlatıcı ve dinlendirici etkisini başkalarına da aktarmaktan keyif aldığını dile getiriyor.
Sizi tanıyabilir miyiz?
Merhaba, ben Merve Sakınç Özdemir. 1994 yılında Gaziantep’te doğdum. 2017 yılında Maltepe Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi İç Mimarlık Bölümünden mezun oldum. Tasarım ve estetikle iç içe geçen bir eğitim sürecinden sonra, İstanbul’da mobilya tasarımı alanında çalışma fırsatı buldum. Malzeme bilgisi, oran-orantı, işlevsellik gibi temel ilkelerle birebir temas ettiğim bu süreç, tasarım vizyonumun gelişmesinde büyük rol oynadı.
Bir süre sonra memleketime, Gaziantep’e dönmeye karar verdim. Burada, hem iç mimari projelerde bulundum hem de kendi tasarım anlayışımı doğduğum şehrin kültürel mirasını harmanlayarak ev aksesuarları üretmeye başladım. Özellikle kutnu kumaşı ve bakır gibi yöreye özgü materyalleri modern formlarla buluşturdum.
Ancak bu süreçte sadece tasarlamak değil, aynı zamanda üretimin de içinde olmak istediğimi fark ettim. Bu arayış beni çamura, yani seramikle tanışmaya yönlendirdi. İstanbul’da çeşitli atölyelerde hem torna hem elle şekillendirme teknikleri üzerine eğitimler aldım. Ardından kendi atölyemi kurarak bu alanda daha özgür bir üretim sürecine adım attım.
Seramikle çalışmak, tasarımı daha hissederek ve dokunarak gerçekleştirme imkanı sundu bana. Ellerimin arasında şekillenen çamurla birlikte ben de sürekli olarak dönüşüyor ve öğreniyorum. Mimarlık altyapım sayesinde tasarım, oran ve işlev gibi kavramlara zaten hakimdim ama seramik bu bilgileri daha içsel, daha duyusal bir boyuta taşıdı. Şu an hem geçmişimden gelen bilgi birikimle hem de içimdeki tasarım, oluşturma isteğiyle bu yolculuğu keyifle sürdürüyorum.
İç mimar olmanızın sanata yatkın olmanızda rolü var diyebilir miyiz?
Kesinlikle. İç mimarlık eğitimi bana estetik, tasarım, denge ve fonksiyon ilişkisini kazandırdı. Tasarım, sadece göze hitap eden bir estetik kaygı değildir aynı zamanda işlevsellikle başarılı birlikteliğinin sonucudur. Bu disiplin, seramiğe yaklaşımımı da şekillendirdi. Formla, hammaddeyle ve tasarımla kurduğum ilişki aslında mimarlık geçmişimin doğal bir uzantısı oldu.
Seramik ile uğraşmak sizin için ne ifade ediyor?
Seramik benim için sadece üretim değil, bir arınma ve dönüşüm süreci. Elimdeki çamurla bir bağ kuruyorum; o an dış dünya sessizleşiyor, zaman akmayı bırakıyor. Her parça aslında bir hikâye barındırıyor. Her bir ürünle haftalar süren bir üretim süreci geçiriyorum. En son fırından çıkış anında “Bunu ben yaptım:)” diye bir gurur anı yaşıyorum. Çamur halinden kullanılabilir bir ürüne geçince farklı duygular yaşayabiliyorum. Seramik sabır ve istikrar isteyen bir zanaat… Becerileri geliştirmek ve istenilen sonuçlara ulaşmak özveri istiyor. Seramiğin deneme ve yanılmayla öğrenildiğinin bilincindeydim ama bu kadar sabırlı olduğumu ben de bilmiyordum:).
Her hatanın aslında büyüme ve gelişme için iyi bir fırsat olduğunu her zaman kendime hatırlattım. Bu yönüyle seramik, hem zihinsel hem de ruhsal olarak çok besleyici bir alan benim için.
Hangi tekniklerle çalışıyorsunuz?
Döküm ve elle şekillendirme teknikleriyle çalışıyorum. Özellikle slab (plaka) ve sucuk tekniklerini kullanmayı seviyorum çünkü bu yöntemler form üzerinde daha özgür çalışmamı sağlıyor.
Sırlamada ise sır altı dekor çalışması yaptıysam parlak şeffaf sır ile daldırma yöntemini kullanıyorum. Kazıma tekniği ile yaptığım ürünlerde ise fırça ile vurgulayan sırlar kullanıyorum.
Çalışmalarınıza ilham veren şeyler nelerdir?
Doğa en büyük ilham kaynağım diyebilirim. Toprağın kendisi, taş dokuları, deniz kabukları, doğada rastladığım pürüzlü yüzeyler… Bunların hepsi dokunma hissiyle birleştiğinde zihnimde bir şeyler harekete geçiyor. Çoğu zaman porselen ürünlerimin dış kısmını mat bırakıyorum çünkü o kadifemsi dokuyu hissetmek çok hoşuma gidiyor. Aynı zamanda iç dünyamdaki duygular ve o duyguların bana çağrıştırdığı renkleri ürünlerime yansıyorum.
Tarzınızı nasıl tanımlarsınız?
Yumuşak, sade ama karakterli olarak tanımlayabilirim. Çamuru renklendirmeyi çok seviyorum ama bunu minimal formlarda çalışarak yapıyorum.
Ürünlerimi hareketlendirmek istediğimde çoğunlukla noktasal dekorlama yapıyorum. Her bir işin elle yapılmış olduğunu hissettirmesi benim için önemli ama temiz ve muntazam ürünler ortaya çıkartmak daha önemli:).
Genelde yumuşak hatlar, doğadan gelen formlar ve sakin tonlarla ilerliyorum.
Üretim sürecinde sizi en çok zorlayan ya da heyecanlandıran aşama hangisi?
Fırınlama süreci kesinlikle en heyecanlı olan aşama. Ne kadar özenli çalışırsanız çalışın, sonuçta kontrolün bir kısmını malzemeye ve fırına bırakmak zorundasınız. O ‘acaba nasıl çıkacak’ bekleyişi hem zorlayıcı hem de büyüleyici. Bazen sizi şaşırtıyor, bazen tam hayal ettiğiniz gibi oluyor ve bu süreç, meslekte kaçıncı yılınız olursa olsun değişmeyen bir serüven oluyor. Bu bilinmezlik seramiğin bana göre en öğretici yönü. Fırının bitişini büyük bir heyecanla ve merakla bekliyorsunuz.
Benim gibi deneyimlemeyi çok seven biriyseniz işler biraz daha zorlayıcı olabiliyor :). Seramik, stoneware ve porselen çamurları ile çalışıyorum. Her birinin sırı, pişirim derecesi farklı oluyor. Bu da 3 farklı alanda devamlı bir öğrenim ve deneme yanılmaya yol açıyor :).
Atölye ya da workshoplar düzenlemeyi düşünüyor musunuz?
Evet, workshoplar düzenliyorum. Seramiğin insan üzerindeki rahatlatıcı ve dinlendirici etkisini başkalarına da aktarmak çok hoşuma gidiyor. Katılım sağlayan kişilerden, “Bu kadar yetenekli olduğumu bilmiyordum”, “Çok yorucu bir gün geçirmiştim ama şu an kendimi dinlenmiş hissediyorum” gibi yorumlar duymak, atölyeme her gelenin mutlu ayrılması beni çok mutlu ediyor.
Atölyemde en fazla 6 kişiyi ağırlayabiliyorum. Katılımcılar genellikle randevu alarak ve kendi grupları ile katılıyorlar. Bu da samimi bir atölye ortamı sağlıyor. Hem kahvemizi içip hem de çamurla hayal edilen ürünler ortaya çıkartıyoruz. İsteyen ürününü o an renklendirebiliyor.
Atölyeler ortalama iki saat sürüyor. Daha sonra ben ürünleri ilk olarak hava ile kurutuyorum. Tam bir kurumadan sonra (bisküvi) ilk pişirimi yapıyorum. Ardından ürünlerin tozunu alıyorum ve sırlıyorum. Bu sır, yapılan ürünleri gıda ile temasa uygun hale getiriyor. Daha sonra sır pişirimi yapıyorum ve ürünler uzun bir aşamadan geçtikten sonra teslime hazır hale geliyor :).
Hedef ve planlarınızdan bahseder misiniz?
Kendi çizgimi oluşturarak -ve’yi daha geniş kitlelerle buluşturmak istiyorum. Şu an çamura dair her şeyi deneyimliyorum. Döküm, elle şekillendirme yöntemlerini kullanıyorum. Farklı çamurlarla çalışarak farklı tasarımlar yapıyorum. Her çamurun her sırın pişirim dereceleri farklı olabiliyor. İlerleyen zamanlarda beni tam anlamıyla ifade eden çamura ve sıra yönelip o alanda koleksiyon oluşturmak istiyorum.