Jack London, insanoğlunun uzun seneler boyunca büyük emekler harcayarak, bin bir zahmetle inşa ettiği o görkemli medeniyetin aniden patlak veren bir salgınla nasıl yerle bir olabileceğini gösteriyor.
Sovyetler’in Çekoslovakya’yı işgal günlerini de arka planda anlatır. Tıpkı kişiler gibi toplumsal önyargılar da eninde sonunda kararsızlığa ve *varolmanın dayanılmaz hafifliği*ne mahkûmdur ne de olsa.
Usta yazarın belki de en etkileyici yapıtı olan, sinemaya da uyarlanmış Körlük, toplumsal yaşamın nasıl bir vahşete dönüşebileceğini müthiş bir incelikle gözler önüne sererken, insana dair son umut kırıntısını da bir kadının tek başına örgütlediği dayanışma ve direniş örneğiyle sergileyen unutulmaz eserler arasında yerini almıştır.