Yükleniyor...

Anksiyete çağında ruh sağlığını korumak

15 Mayıs 2023

Her sabah ne yaşanılacağı bilinmeyen bir diğer adıyla kaygı uyandırdığını ifade eden psikiyatrist & psikoterapist uzman doktor Emrah Yıldız, '' Belirsizliğe tahammül edememe hali, bireyleri psikolojik açıdan yıpratıp yaşam kalitelerini olumsuz yönde etkileyebilmektedir'' dedi.

Kaygının ortada somut tehlike olmamasına karşın bireyin yaşadığı huzursuzluk hali olduğunu belirten Psikiyatrist & Psikoterapist Uzman Doktor Emrah Yıldız, kaygıyla baş etmek için öncelikle kaygıyı iyi tanımak ve tanımlamak gerektiğine dikkat çekti.

Anksiyete (Kaygı) çağı diye ifade ettiniz. Öncelikle anksiyete sonra ise anksiyete çağı kavramını tanımlayabilir misiniz?

Tabii. Anksiyete; korku, kaygı ve huzursuzluk gibi hislerle kendisini gösteren psikolojik bir haldir. Günlük hayatta sınava girerken, yeni bir işe başlarken, yeni birisiyle tanışırken ve buna benzer durumlarda anksiyete yaşanılabilir. Bunlar normaldir ancak uzun vadede ve her olay karşısında, bireyin hayatını sekteye uğratacak şekilde gösterilen tepkiler normal kavramının dışına çıkmaktadır.

Anksiyete çağı tanımlaması ele alınacak olursa, günümüz zaman kavramının çok değiştiği bir dönem. Bu değişiklikten kasıt, anbean bilgi akışı ve yaşam tarzına ilişkin gelen güncellemelerdir. Bu güncellemeler teknolojik, siyasi, spor, sanat olmak üzere toplumsal hayatın birçok noktasına yansıyabilecek güncellemelerdir. Bu durumun davranışsal çıktısı olarak ise “Kısa bir zaman dilimi içerisinde çok fazla bilgi akışına maruz kalmak” üzerinedir. Birey hiçbir şey yapmadan, oturduğu yerden bile dünyanın öbür ucundaki gündeme maruz kalabilir. Bu gündem ise bireyin şahsi gündemini işgal edip birey üzerinde tehdit ve kaygı oluşturabilmektedir. Örnek vermek gerekirse, dünyanın öbür ucundaki savaş bile bireyin kişisel gündemini etkileyip yoğun kaygı semptomları yaşamasına sebebiyet verebilir.

“Kaygı, korku duygusunun bir türevidir. Korku, yaşamı tehdit eden gerçek ve somut bir tehlike karşısında hissedilen duygudur. Kaygı ise ortada somut tehlike olmamasına karşın bireyin yaşadığı huzursuzluk halidir. Yakın gündemden örnek vermek gerekirse bireyin deprem anında hissettiği duygu, korkudur. Ancak depremden sonra yıllar geçmesine rağmen deprem olmadığı halde ‘deprem olma ihtimaline karşın’ yoğun huzursuzluk ve kaçınma tepkileri yaşaması ise kaygıdır.” Kaygı yaşayan bireyler, genel olarak ne düşünür ve hissederler? Kaygı yaşayan bireyler genelde huzursuz hissederler. Düşünce olarak ise gelecek senaryoları üzerinde durmaya daha fazla eğilimlidirler. Gelecek, kaygı yaşayan birey için birçok anlamda tehlike oluşturmaktadır.

"Özel psikiyatri kliniklerinde genelde çalışma sistemi daha esnek olduğundan dolayı sadece ilaca tabii kalınmamaktadır. Geniş muayene süresinde hastalık öyküsü detaylıca alınıp “kişiye özgü tedavi” yapılabilmektedir. Kişiye özgü tedavi sürecinde ise hastanın beklenti ve ihtiyacına göre ilaç arka plana atılıp sadece psikoterapi ile de probleme etkili yoldan müdahaleler yapılabilmektedir. "

Birey, geçmişte yaşadığında depresif hisseder. Gelecekte yaşamaya çalıştığında ise kaygı duyar. Gelecek, her insan için bilinmezler ile doludur. Önemli olan bu bilinmezliklere ve bilinmezliklerin etkilerine rağmen yaşam kalitesini düşürmemeye çalışarak hayata devam edebilmektir.

Kaygı genel bir kavram olsa da birçok psikiyatrik hastalık ile beraber de görülebilir. Bu duruma komorbidite yani eş tanı denilmektedir. En basitinden yakın zamanda 11 ili etkileyen deprem ele alındığında, deprem her ne kadar travmatik bir olay olsa da bu olay sonrasında yeni bir düzen kurmaya çalışmanın ve gündelik hayat düzeninin kaybının belirsizliğine bağlı kaygı hali de söz konusu olabilmektedir.

Toplumda antidepresan kullanımının arttığına yönelik ciddi istatistiksel veriler var. Bu durumla ilgili bir psikiyatri hekimi olarak görüşünüz nedir? Sizce bu ilaç kullanımının nedeni de kaygı çağında yaşanılması olabilir mi? Toplumda antidepresan kullanımının temel nedeni maalesef ‘ruh sağlığı sistemi’ dir. Mevcut düzende kamu sektöründe psikiyatri hekimlerinin muayene süresi kısıtlı olduğu için genelde dar zaman içerisinde en etkili yöntem kullanılmaya çalışılır. Bu durumda da ilaç tedavisi ön plana çıkabilmektedir. Ancak özel psikiyatri kliniklerinde genelde çalışma sistemi daha esnek olduğundan dolayı sadece ilaca tabii kalınmamaktadır. Geniş muayene süresinde hastalık öyküsü detaylıca alınıp “kişiye özgü tedavi” yapılabilmektedir. Kişiye özgü tedavi sürecinde ise hastanın beklenti ve ihtiyacına göre ilaç arka plana atılıp sadece psikoterapi ile de probleme etkili yoldan müdahaleler yapılabilmektedir. Anksiyete başta olmak üzere birçok psikiyatrik hastalık sadece psikoterapi ile de iyileştirilmektedir. Bu konuyla ilgili birçok bilimsel araştırma da bulunmaktadır. Psikiyatrik tedavinin etkili olabilmesi için sadece ilaca bağlı kalınmamalıdır. Bu ilaç kullanımının artmasının nedenini ise sadece “kaygı çağı” olarak nitelendirilen döneme endekslemek doğru ve gerçekçi olmaz. Bu yoğun kaygının da etkisi var ama bu neden tek başına ilaç kullanımının artması ile etken değildir. 

Sizce kaygı yaşayan her birey psikiyatrik bir vaka mı? Bunun ayrımını nasıl yapılabilir? Psikiyatrik hastalıklara tanı koyarken genelde Dünya Sağlık Örgütünün orijinal haliyle International Statistical Classification of Diseases olarak bilinen, ICD olarak kısaltılan uluslararası tanı kodlarından yararlanılır. Bu tanı kodlarına göre kaygı bozuklukları ana başlığı altında birçok psikiyatrik hastalıklardan söz etmek mümkündür. Bu psikiyatrik hastalıklar; yaygın anksiyete bozukluğu, sosyal anksiyete bozukluğu, panik bozukluk, ayrılık anksiyetesi bozukluğu şeklinde kategorilere ele alınmaktadır. Ancak genel kaygı kavramı düşünüldüğünde ise yaygın anksiyete bozukluğu tanısı ön plana çıkmaktadır.

BIREY, GEÇMIŞTE YAŞADIĞINDA DEPRESIF HISSEDER. GELECEKTE YAŞAMAYA ÇALIŞTIĞINDA ISE KAYGI DUYAR. GELECEK, HER INSAN IÇIN BILINMEZLER ILE DOLUDUR. ÖNEMLI OLAN BU BILINMEZLIKLERE VE BILINMEZLIKLERIN ETKILERINE RAĞMEN YAŞAM KALITESINI DÜŞÜRMEMEYE ÇALIŞARAK HAYATA DEVAM EDEBILMEKTIR.

Herhangi bir özel nedene bağlı olmaksızın genel endişe hali, günlük hayatın iş, aile, okul ve sosyal hayat gibi çeşitli yönlerinde meydana gelen olaylar hakkında aşırı olarak olumsuz beklentiye girme, bedensel olarak kas gerginliği hissetmenin yanı sıra mide bulantısı ve/veya karın ağrısı, kalp çarpıntısı, terleme, titreme, titreme ve/veya ağız kuruluğu gibi diğer birçok farklı bedensel tepkilerin görülmesi, konsantrasyon bozukluğu, uyku bozuklukları, aşırı sinirli olma hali gibi birçok belirtilerin görülmesi gerekir. Ayrıca kişiye yaygın anksiyete bozukluğu tanısı koyulabilmesi için bu belirtilerin geçici değil, en az birkaç ay görülmesi de elzemdir. Bireyin iş, aile ve sosyal hayatının en az birinde önemli düzeyde bozulmaya yol açması da psikiyatrik tanı konulabilmesi açısından ön plana çıkan bir diğer önemli etkendir.

“Kaygı tepkileri acil durum alarmlarına benzer. Bu alarm doğru yerde ve zamanda çalıştığında çok hayati bir işlev görebilmektedir. Ancak bu alarm sürekli çaldığında ise bireye rahatsızlık ve zarar verir.”

Kaygıyla baş etmede neler yapılabilir?

Kaygıyla baş etme hususunda öncelikle bu kaygıyı iyi tanımak ve tanımlamak gerekir. Kaygı her ne kadar genel bir kavram olsa da yaşanılan psikolojik zorluk kişiye aittir. X kişisinin kaygısı ile Y kişisinin kaygısı çok farklıdır. Kişiye özgü müdahaleler önem arz eder. Psikiyatri kliniğine başvuran hastalarda ise genelde kişiye özgü ilaç veya terapi planlaması yapılır. Bu bireysel tedavilerin haricinde genel olarak ele alınan kaygı ile baş etme hususunda şunlar yapılabilir; Kafein tüketimini azaltmak gerekir, fazla kafein kan basıncını artırır ve aşırı kafein tüketen birey, kaygılı hisseder. Uyku düzenine önem vermek gerekir. Az uyku, kişilerde olumsuz duygu ve düşünceleri tetikler, bireyin yaşam kalitesini bozar. Nefes egzersizi yapmak, kaygıyla baş etmede yine çok önemli bir diğer yöntemdir. Birey kaygı yaşadığında genelde sadece olumsuz duygu ve düşüncelere kapılmaz, kaygıya bağlı olarak titreme, baş dönmesi, terleme, mide bulantısı gibi bedensel belirtiler de gösterir. Böyle zamanlarda nefes alışverişine odaklanmaya çalışılabilir. 4-7-8 nefes tekniğinden yararlanılabilir. 4-7-8 nefes tekniğinde, 4 saniye burundan yavaşça nefes alınır, 7 saniye nefes tutulur, 8 saniyede yavaşça ağızdan verilir. Minik rutinlere bağlı aktiviteler oluşturmak... Kaygı yaşayan bireyler genellikle gelecekteki yaşanılması muhtemel olayların belirsizliğine ilişkin bu durumu yaşarlar. Bireyleri rahatlatmak için kısa vadede belirgin hedef ve planlar konulabilir. Açık havada yürüyüş yapmak ve doğada zaman geçirmek gibi. Açık havada yürüyüş yapmak, bireyin kan basıncının seviyesinin azalmasını sağlar. Yapılan bilimsel çalışmalara göre de açık havada yürümek kaygı seviyesini azaltır. Bu alternatif yöntemler haricinde, kaygıyla baş edilemediği durumda ise bir ruh sağlığı uzmanından profesyonel destek alınması gerekir. 

KAYGI, KORKU DUYGUSUNUN BIR TÜREVIDIR. KORKU, YAŞAMI TEHDIT EDEN GERÇEK VE SOMUT BIR TEHLIKE KARŞISINDA HISSEDILEN DUYGUDUR. KAYGI ISE ORTADA SOMUT TEHLIKE OLMAMASINA KARŞIN BIREYIN YAŞADIĞI HUZURSUZLUK HALIDIR.

"Anksiyete çağı tanımlaması ele alınacak olursa günümüz zaman kavramının çok değiştiği bir dönem. Bu değişiklikten kasıt, anbean bilgi akışı ve yaşam tarzına ilişkin gelen güncellemelerdir. Bu güncellemeler teknolojik, siyasi, spor, sanat olmak üzere toplumsal hayatın birçok noktasına yansıyabilecek güncellemelerdir."

 

Sosyal Medyada Paylaş
GÜLŞAH SERT