- Şehitkamil / Gaziantep
- +90 (342) 232 80 81
- info@cemiyet.com.tr
Pınar Apaydın, 25 Aralık Antep’in kurtuluşunda fedai postacılık yapan İstiklal madalyası sahibi büyük dedesi Ahmet Apaydın’ın göstermiş olduğu büyük mücadeleyi ve Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ile Ankara’daki diyaloglarını anlattı.
Gaziantep’in kurtuluşunu kutladığımız bu ay, Antep harbi sırasında gösterdiği üstün mücadele sonrasında İstiklal madalyası ile onurlandırılan Ahmet Apaydın’ın kahramanlık hikâyesini torunu Pınar Apaydın anlattı. Gaziantep 25 Aralık Panorama ve Şahinbey Milli Mücadele Müzesindeki özel köşelerinde kahramanlığından bahsedilen Ahmet Apaydın’ın örnek mücadelesini gelin hep birlikte Pınar Apaydın’dan öğrenelim:
“25 Aralık 1921. Antep’in kurtuluşunun üzerinden 102 yıl geçti. 102 yıl önce Antep halkı bağımsızlık savaşı verdi ve ölümü göze alarak işgalcilere karşı büyük bir direniş gösterdi. İmkansızlıklara rağmen kadın, erkek, genç ve yaşlı 7’den 70’e herkes, Antep savunmasını tarihe yazdı.
Antep savunmasında yararlık gösterenlerden birisi de gönüllü fedai postacı büyük dedem Ahmet Apaydın’dır. Fedai posta Antep savunmasında şehir dışından Antep’e cephane ve erzak girişini sağlama görevini üstlenen kişilere verilen isimdir. Savaşta telgraf iletişimi sürekli sekteye uğradığından Heyet-i Temsiliye’nin gönderdiği ve şehre gönderilen mektuplar, bu fedai postacılar tarafından ulaştırılmaktaydı. Antep’in Fransızlar tarafından çelikten bir çembere alındığı kuşatma döneminde bu görev büyük önem arz etmiş, postacılar hayatlarını feda etmeyi göze alarak bu görevlerini yerine getirmişlerdir.
Antep harbi sırasında fedai postacılık yapan büyük dedem Ahmet Apaydın, bir saat içinde şehrin tüm birimleri ile haberleşmeyi sağlamıştır. Aynı zamanda Fransız devriye kolunu yararak şehir dışıyla da haberleşmeyi sağlamıştır. Bunun üzerine İstiklal Madalyası ile onurlandırılmıştır.
Büyük dedem Ahmet Apaydın fedai postacılık yaparken yaşadıklarını torunu olan babam Kamil Apaydın’a şu şekilde anlatmıştır.
“Karaburç’ta bulunduğum bir gün kumandan, şifreli bir mektup yazarak bu haberin hayati olduğunu ve bu gece Heyet-i Merkeziye’ye yetiştirmem gerektiğini bana bildirdi. Antep’e girebilecek her yerde Fransız devriyeleri kol geziyordu. Ben gelirken bu devriye kolunun içine düştüm. Şifreli mektubun Fransız devriyelerinin eline geçmemesi için kendimi tikenli çalılıkların içine attım. Fransız devriyelerinden kurtulduktan sonra canımı kurtarmak ve mektubu Heyet-i Merkeziye’ye yetiştirmek için ayağımdan ayakkabılarım fırlayacak derecede hızlı koştum. Nihayet tabakhane semtine ulaştığımda yere yığılmıştım. Nöbetçiler beni sırtladıklarında şifreli mektubu Heyet-i Merkeziye’ye gönderdim, beni evime kadar getirdiler. Ayağımı annem yıkayıp yüksek bir yastığa uzattı. Ayağımla yere basmama imkan yoktu. Annemin özü tutmadı. Altıncı Hoca’nın kız kardeşi komşumuz olması hasebiyle ayağımdan cımbızla tek tek yüze yakın tiken çıkardı.”
Sürecin ne kadar zorlu olduğunu Ata’mız Mustafa Kemal Atatürk de şu sözleri ile belirtmiştir:
-‘Ben Anteplilerin gözlerinden nasıl öpmem ki, onlar yalnız Antep'i değil tüm Türkiye'yi kurtardılar...'
-‘Türküm diyen her şehir, her kasaba ve en küçük Türk köyü Gazianteplileri kahramanlık misali olarak alabilirler.’
Büyük dedem Ahmet Apaydın’ın Antep harbinde Ata’mız Mustafa Kemal Atatürk ile yaşadığı tarihi an;
Ata’mız Mustafa Kemal Atatürk harp sonrası Gaziantep’i ilk ziyaretinde halk evinde, “ Efendiler Antep’i çok harap ve bitap gördüm Ankara’ya bir heyet gönderiniz, hükümet yardım etsin” der.
Büyük dedem Ahmet Apaydın ve Tüfekçi Yusuf Ankara ‘ya gönderilecek heyet olarak seçilip görevlendirilirler. Heyet, Ankara’ya gidip üç gün İsmet İnönü’nün evinde misafir edilirler. Acem Şahı’nın geleceği gün, Atatürk Acem Şahı’ndan önce Antep heyetini kabul eder. Atatürk Antep’te halk evinde söylediği sözleri burada da tekrarlar. “Antep’i çok harap ve bitap gördüm, ne kadar istersiniz” der.
Böyle bir soruya hazırlıksız yakalanan heyete, orada bulunan Antep milletvekili Şahan Hafız yardım eder. Eliyle gizlice ‘iki’ işareti yapar. Tüfekçi Yusuf göz ucuyla gördüğü iki işaretinden ne istemesi gerektiğini anlar ve “Paşam 200 lira yeter” der.
Atatürk bu sözler üzerine hemen masasının çekmecesini açar, bir çek defteri çıkartır, yazar ve imzalar. “Gidip, İş Bankasından alınız” der.
Teşekkür ederek odadan çıkan Antep heyeti o zamanlar ilk defa gördükleri bu kâğıt parçasını İş Bankasında veznedara uzatırlar. Bir yanında altın, bir yanında banknotlar yığılmış, veznedar altın tartmakla meşguldür. O zamanlar kağıt para yeni çıkmıştır ve altından daha kıymetlidir.
Veznedar işi bittikten sonra kendisine uzatılan çeki alır, şöyle bir bakar Atatürk’ün imzasını görür görmez fişek gibi yerinden kalkar. Ayakta üç kez o çeki öpüp başına koyar. Çekte yazan meblağın karşılığı olan iki deste parayı Antep heyetine uzatır. Ahmet Apaydın ve Tüfekçi Yusuf bankadan çıkıncaya kadar da veznedar bir daha yerine oturmaz. Heyet Antep’e gelince parayı Antep’in ıslahı için harcanmak üzere ilgililere verir. Verilen o 200 lira Antep’in yeniden imarı için Ankara’dan yapılan ilk destektir.
Büyük dedem Ahmet Apaydın ve silah arkadaşlarına Antep’in kurtuluşunda gösterdikleri bu yararlılıklar için minnettarız. Her birinin ruhu şad olsun. Biz torunlarına emanet ettikleri şehrimizi ilelebet koruyacağız.”