- Şehitkamil / Gaziantep
- +90 (342) 232 80 81
- info@cemiyet.com.tr

Her şey olması gerektiği gibi
12 Haziran 2025Bu ay kapak konuklarımız Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Özge Kömürcü Karuserci ve Dreamon Yönetim Kurulu Üyesi Halil Onur Karuserci çifti. Özge Hanım ve Onur Bey ile Antepia’daki evlerinde, ‘gözbebeğimiz’ dedikleri kızları Nil ve oğulları Yaman’ın da eşlik ettiği keyifli bir söyleşi ve çekim gerçekleştirdik. Nazik misafirperverlikleri ve samimi sohbetleri için Karuserci ailesine teşekkür ediyoruz.
Tanışmalarını, “Hayata bakış açımızı yansıtan, çok sevdiğimiz bir söz var: “Her şey olması gerektiği gibi” sözleriyle özetleyen ve mutlu evliliklerinde 12 yılı geride bırakan çiftin tanışma hikayesi ana sınıfına uzanıyor.
Özge Hanım mutlu evliliğin anahtarının, ‘keyifli sohbet edebilmekte’ yattığını söyledi şöyle devam etti, “Çünkü burada empati var, eğlence var, saygı var, ilgi var, sevgi var, tercih edilmek var”. Onur Beye göre ise mutlu evlilik ‘anlamak ve anlaşılmak’ üzerine kurulu.
İş hayatlarının yanı sıra sosyal hayatlarında ve sivil toplum faaliyetlerinde de aktif alan Karuserci çifti ile çocukluk yıllarındaki Gaziantep’i, iş ve özel hayatlarını konuştuk.
Sizi tanıyabilir miyiz?
Ö.K.: Öncelikle bu harika anıyı bizlere yaşattığınız için Cemiyet ekibine ve Didem Hanım’a çok teşekkür ederiz. Kadın hastalıkları ve doğum uzmanıyım. 5 Temmuz 1981 yılında Gaziantep’te doğdum. İlk, orta ve lise öğrenimimi Gaziantep’te sırasıyla Mehmetçik İlkokulu, Tekerekoğlu Anadolu Lisesi ve Vehbi Dinçerler Fen Lisesi’nde tamamladım. Tıp eğitimimi Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, uzmanlık eğitimimi Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı’nda yaptım. Eşim Halil Onur Karuserci ile 12 yıldır süren bir evliliğimiz var. Çocuklarım Öykü Nil 10, Alp Yaman ise 4 yaşında.
O.K.: 5 Nisan 1981 doğumluyum. Lise eğitimimi Gaziantep Lisesi ve AFS değişim öğrencisi olarak Washington DC’de bulunan Woodrow Wilson Lisesinde tamamladım. Uludağ Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümünden mezun olduktan sonra, Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi’nde İşletme Yüksek Lisansımı alarak eğitimi hayatımı tamamladım. Eşim Özge ile 12 yıllık evliyiz, Nil ve Yaman adında iki çocuğumuz var. Moda sektöründe faaliyet gösteren ve yaptığı nitelikli ihracatla sektöründe öncü olan Dreamon markasının ikinci kuşak yöneticilerindenim.
Özge Hanım, çocukluğunuzdaki Gaziantep nasıldı? Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?
Çocukken Kavaklık Mahallesinde Cennet Aile Çay Bahçesinin karşısında Darıcı Apartmanında otururduk. İlkokulu evime yürüyüş mesafesinde olan Mehmetçik İlkokulu’nda okudum. Çocukluğumdan beri hep çok çalışkan ve disiplinli bir öğrenciydim. Hatta sınıfın ‘inek öğrencisi’ diye tabir edilen o kişi bendim :) Gidilen akraba ziyaretlerine bile kitaplarımı götürürdüm. Hatta bir keresinde kısacık bir evden kaçma hikayem vardır ki hala çok gülerim. Evde neye sinirlendiysem artık bilmiyorum, evden kaçmaya karar vermişim ve yanıma aldığım tek şey okul çantammış :) Tabii ki bu kaçış planı annemin balkondan müdahalesi sonrası Darıcı Apartmanının bahçe sınırından öteye gidememiş :).
O yılları düşününce zihnimde canlanan anlık görüntüleri özetlersem; apartmanımızın bahçesinde saatlerce ip atladığımız günler, bolca akraba-eş dost ziyaretleri, hafta sonu bağ evi davetleri, annemle sıkça gittiğimiz eski çarşı ve pasajlar, babamın zevkle yaptığı olmazsa olmaz kebap şölenleri :), tüm yazı geçirdiğimiz Arsuz tatilleri ilk sırada gelenler... Eminim benim yaş gurubumda olan Antepli arkadaşlarımın birçoğu da benzer bir çocukluk geçirmiştir. O zamanlar şimdiki gibi kafeler, restoranlar, sosyal imkanlar pek yoktu Antep’te. Mesela çarşıda King Burger, Memo Burger, Orkide Pastanesi, Ümit Döner, Tivoli gibi bir elin parmaklarını geçmeyecek birkaç yer sayabilirim.
Onur Bey, siz nasıl bir çocukluk geçirdiniz? Ailenizden bahseder misiniz?
Çocukluğuma dair anılarımın büyük bir kısmı Kavaklık Mahallesinde geçti. Mehmetçik İlkokulu'nun sırtında yer alan parkın karşısındaki Park Apartmanının en üst katında, geniş teraslı evimizde güzel bir çocukluk geçirdiğimi söyleyebilirim. Herkesin birbirini bir şekilde bildiği, komşuların çok da yabancı olmadığı bir dönemde büyüdüm. Oyunlar oynadığımız mahalle araları, maç yaptığımız yerler güvenli ve keyifliydi. Keşke kurstan kursa koşturan bugünün çocuklarının da böyle şansları olsa...
Aslen avukat olan ancak ticaretle uğraşan babamın ve tasarımcı olan annemin mutlu bir evlilikleri vardı. Beraber kurdukları gelinlik işinde ve evde, gün boyu hep bir aradalardı. Benden iki yaş büyük olan ağabeyim ile aramıza sekiz yıl sonra katılan kız kardeşimle beraber biraz da yakın arkadaş gibi büyüdük.
Özge hanım uzmanlık alanınızdan ve meslek seçiminizden bahseder misiniz? Var mı bir hikayesi?
Kadın hastalıkları ve doğum uzmanlığı tıbbın en meşakkatli ve riskli alanlarından biridir. Gerçekten çok efor gerektiren, çok uzun süren ancak manevi tatmini çok büyük olan bir uzmanlık dalıdır. Aslında benim planlayarak seçtiğim bir uzmanlık alanı değildi. Hatta tıp fakültesinde okurken ‘Asla kadın doğum uzmanı olmam!’ derdim ama hayat bazen kendi planınızı gerçekleştirmenize izin vermiyor. Tıp fakültesi son sınıfta iken canım babam Mehmet Kömürcü’yü kaybettik ve elbette ki bizim için çok büyük bir yıkımdı. Ailemi bırakıp başka bir şehre yerleşme fikri bana korkunç geliyordu. Bu sebeple Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde o dönemde açılan ne kadar uzmanlık kontenjanı var ise en yüksek puanlısından başlayarak tercih listeme yazdım. O yıllarda kadın hastalıkları ve doğum uzmanlığı en çok tercih edilen bölümlerden biriydi. Bu yüzden de puanı çok yüksekti. Kader bu ya ailede onca sıkıntıların yaşandığı o dönemde girdiğim Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS)’nda Güneydoğu Anadolu Bölge birincisi oldum ve ilk tercihim olan kadın doğum uzmanlığı geldi. Şimdi geçmişe dönüp baktığımda ne kadar zor olsa da iyi ki olmuş diyorum. Yani hem branşım hem de Gaziantep’te kalmış olmaktan dolayı çok çok mutluyum. Yaklaşık 20 yıl Gaziantep Üniversitesi’nde çalıştım ve bu süre zarfında binlerce insanın hayatına dokunmuş olmak benim için tarifsiz bir mutluluk ve gurur kaynağı.
Kliniğinizde sunduğunuz sağlık hizmetlerinden kısaca bahseder misiniz?
Mart 2024 tarihinde bölüm başkanlığını yapmakta olduğum Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeki görevimden istifa edip kendi özel kliniğimi açtım. Yıllardır uğraştığım, bu yurt dışı-yurt içi alanda eğitimler aldığım Ürojinekoloji (genital sarkma ve idrar kaçırma tedavileri), genital estetik ve laparoskopik cerrahi ile ilgili hastalarıma daha özel bir hizmet verebilmek için bu kararı aldım. Artık tıbbın her alanında özelleşmek ve uzmanlaşmak gerekiyor. Yani ‘Ben kadın doğum uzmanıyım, her konuda deneyimliyim, her hastayı iyi yönetirim’ gibi bir söylem artık geçerliliğini yitirdi. Kadın doğum da kendi içinde branşlaştı. Perinatoloji, onkoloji, infertilite, ürojinekoloji gibi alt guruplar oluştu. Ben de bu sebeple uzmanlaştığım ve emek verdiğim ürojinekoloji ve genital estetik, laparoskopik cerrahi konularında hastalarıma hizmet vermekteyim. Özellikle genital estetik konusu son dönemde tüm dünyada hızla yükselen bir trend ve talep gün geçtikçe artmakta. En güzel yanı ise çoğu işlemin muayenehane ortamında gerçekleştirilebilmesi. Bununla birlikte geleneksel tamamlayıcı ve fonksiyonel tıp ünitemiz de çok yakında hizmete girecek.
Meslek hayatınızın olmazsa olmazları nelerdir?
Ö.K.: Samimiyet, empati ve doğru yönlendirme… Karşınızda derdine çare arayan, kafası karışık ve tıbba çok yabancı bir insan var. Hastanın gözlerinin içine samimiyetle baktığınızda ve onu anlamaya çalıştığınızda yani başlangıçtaki o güven duygusunu oluşturduğunuzda aslında tedavinin yarısı başlamış oluyor. Sonrasında doğru tedavi ve yönlendirme ile de hastalarla aranızda kopmayan bir ailevi bağ oluşuyor. Yıllar önce ameliyat ettiğim hastalarımın pek çoğu ile özellikle sosyal medya ya da diğer iletişim kanalları üzerinden hala görüşürüz. Hatta eskiden Gaziantep’te de çok sık olan aile doktoru gibi her türlü sağlık problemlerinde bana danışırlar.
Dreamon Gelinlik gibi yalnızca Gaziantep değil dünya genelinde bilinen, tercih edilen bir markanın temsilcilerindensiniz. Markanın başarı yolculuğundan bahseder misiniz okuyucularımıza?
O.K.: Gaziantep’te eskiden ticaretle uğraşan ailelerde büyüyen çocuklar okul dışındaki zamanlarında işe giderdi. Ben de ortaokulun son dönemine denk gelen yaşlarımdan itibaren kendi çapımda hep işimizin içindeydim. İlk başlarda Onur Moda olarak bilinen mağazalarımız ileriki yıllarda yolculuğuna Dreamon markasıyla devam etti.
2001 yılında abimle beraber; o üniversite üçüncü sınıfta ben ise birinci sınıftayken Düseldorf’ta CPD fuarına katılarak ihracat yapmaya başladık. Markamız ve tasarımlarımızla düzenli olarak Paris ve Milano’da, sektörün Avrupa’nın en büyük fuarlarına katıldık. Hep ürün kalitesini ve tasarımları geliştirerek, yeni pazarlarda yer bulduk. Yurt dışındaki neredeyse tüm müşterilerimizi ziyaret ederek ilişkiler geliştirdik. Bugün 24 ülkeye Gaziantep’te tasarladığımız ve ürettiğimiz gelinlik ve abiyelerin ihracatını yapmaktayız. 2017 yılından bu yana gelinlik sektörünün en büyük firması olan İspanyol Pronovias’ın koleksiyonlarının büyük bir bölümünü üretiyoruz. 2007 yılından bu yana çok sayıda İtalyan markaya ve çok bilinen Amerikan firmalara toptan üretimler yapmaktayız. Ankara, İzmir, Diyarbakır ve Gaziantep’te bulunan 7 Dreamon mağazasıyla perakende sektöründe yer alıyoruz.
Hedef ve planlarınız nelerdir?
O.K.: Dreamon olarak, hep kaliteli ürünler ve tarzlarla moda sektöründe yer aldık. Geçmiş yıllarda yatırım yaptığımız Dreamon Medikal ile birlikte sağlık sektöründe Kanada, ABD ve Polonya gibi yerlere ihracat gerçekleştiriyoruz. Dreamon Trading şirketimizle; kimyasal polimer ve diğer katkıların alım satımını yapan bir organizasyonumuz var.
İş hayatınızdaki olmazsa olmazlarınız nelerdir?
O.K.: “İşin sırrı dürüstlük” diye bir söylem vardı, benim için aslında her şeyi basitçe özetleyen bir söz. Tabii ki eksiksiz çalışma, düzenli takip ve kontrol.
Gaziantep Kulübü yönetimindesiniz.
Neler yapıyorsunuz, anlatır mısınız?
Sivil toplum kuruluşları çoğulcu demokrasinin gereğidir. STK’ların doğru çalıştığı ülkeleri gelişmiş ülkeler olarak adlandırabiliriz. Çünkü insanlar bir araya geldiklerinde daha çok ses çıkarabilir, sorunlara dikkat çekebilir ve çözüm önerileri sunabilir.
Gaziantep Kulübü, yaşadığımız şehre hem gelenek ve hem de gelecek açısından sahip çıkmaya çalışan insanların bir araya gelerek kurduğu bir dernek. Gaziantep’in modern ve çağdaş bir kent yapısına kavuşmasına katkı sağlamayı amaçlıyor. Amatör spor kulüplerine, kültür ve sanat yapılarının korunmasına destek olmak için toplantı, kurs, panel ve sergiler düzenleyerek şehrimize faydalı olmaya çalışıyor. Bu çalışmaların içinde yer almaktan büyük keyif alıyorum.
Var mı başka STK üyeliğiniz?
O.K.: Gaziantep Genç İş İnsanları Derneği (GAGİAD) üyesiyim.
Özge Hanım, TÜKD ve Rotary hikâyeniz nasıl başladı?
Gaziantep Üniversitesi’nde akademisyen olarak çalışırken iş yoğunluğundan sivil toplum örgütlerine girmeyi çok istesem de bir türlü vakit ayıramazdım. Muayenehanemi açıp biraz daha zaman kontrolünü elime alınca TÜKD ve Gaziantep Zeugma Rotary Derneği’ne girdim. Zaten dernek üyelerinin pek çoğu çocukluk arkadaşım ya da tanıdıklarım olduğu için bana Gaziantep’te yaşamanın güzelliğini bir kez daha hatırlattılar. Bu dernekleri tercih etme sebebim Atatürk ilke ve devrimleri ışığında topluma faydalı olmaya çalışmaları ve birlik duygusunu hissettirmeleri idi. Ben bu ülkenin topraklarında tamamen devletin imkanları ile eğitim görmüş ve şükürler olsun ki topluma bir ucundan faydalı olmuş bir hekimim. Bu faydayı toplumun diğer mecralarında da göstermek ve vefa borcumu ödemek en büyük amaçlarımdan biri. Bunu yaparken daha geniş kitlelere ulaşmak için de sivil toplum kuruluşları çok etkili birer aracı rolü üstleniyor.
Onur Bey ile nasıl tanıştınız?
Onur ve benim hayata bakış açımızı yansıtan, çok sevdiğimiz bir söz var: “Her şey olması gerektiği gibi”.
Onur ve ben Mehmetçik İlkokulu'nun ana sınıfında tanıştık :) Hatta o sene yan yana çekilmiş bir fotoğrafımız bile varmış ki ben o fotoğrafı evlendikten sonra gördüm. Ana sınıfından sonraki 24 yıl boyunca neredeyse hiç görüşmedik ama bu süre zarfında Onur aşkımdan Mecnun olmuş :) tabii. Ana sınıfından sonra hep aynı ortamlarda olmuşuz, pek çok ortak arkadaşımız olmuş ama hiç denk gelmemişiz. Hayat güzel sürprizlerle dolu gerçekten. 2011 yılında yeniden bir araya geldik ve 15 Haziran 2013 tarihinde evlendik.
Çocuklarınızdan bahseder misiniz? Onları yetiştirirken nelere dikkat edersiniz?
Ö.K.: Nil ve Yaman tabii ki ailemizin gözbebekleri. İkisi de yaşlarına rağmen ne istediklerini bilen, kararlı ve eğlenceli çocuklar. Onlarla ilgili en büyük dileğim hayata mutlu gözlerle bakan, sevmeyi sevilmeyi bilen, vicdanlı, ahlaklı, çalışkan bireyler olmaları… Ne iş yaparlarsa yapsınlar hakkıyla yapan, dürüstlükten ödün vermeyen ve kendileri kadar başkalarının da hakkını gözeten fikri hür, vicdanı hür çocuklar yetiştirmeye çalışıyoruz.
Onur Bey nasıl bir eş ve babadır?
Şimdi burada eşimi övmem ne kadar doğru olur bilmem ama tanıdığım en dürüst, en etik, en iyi kalpli insanlardan biri. Kendini sürekli geliştirmeye çalışan, sofistike zevkleri olan, çalışkan, entelektüel bir kocam var :) Aslında ilişkimizi şekillendiren başrol oyuncusudur kendisi.
Evliliğin olmazsa olmazları nedir size göre?
Ö.K.: Keyifli sohbet edebilmek… Bence evliliğin anahtarı burada. Çünkü burada empati var, eğlence var, saygı var, ilgi var, sevgi var, tercih edilmek var. Var da var yani :)
Özge Hanımı birkaç kelimeyle anlatmanızı istesek?
Esprili, iyi kalpli, şefkatli ve zeki… Akıllı bir kadınla yaşamak, her anlamda kendinizi de özel hissetmenize neden oluyor.
Özge Hanım nasıl bir eş ve annedir?
Eşim, yoğun ve zor bir işi olmasına rağmen evimizin düzeninde her zaman titiz oldu. Ailesini her zaman ön planda tutar, çocuklarının üzerine titreyen bir annedir. Evin içinde kendi enerjisini hissettirir.
Dinlence anlayışınız nasıldır?
Ö.K.: Son yıllarda en sevdiğim dinlencem sabah çok erken kalkıp, kahvemi alıp, müziğimi açıp bir şeyler okumak ya da yürüyüş yapmak. Sanırım bana en iyi gelen dinlence bu. Günün en sevdiğim saatleri bunlar.
Ailece neler yapmaktan
keyif alırsınız?
Ö.K.: Bir arada olduğumuz zaman geçirdiğimiz her vakit çok keyifli. Onur ve ben yoğun çalıştığımız için çocuklarla geçirdiğimiz her anı özel kılmaya uğraşıyoruz. Nil ve Yaman sohbet etmeyi, birlikte yemek yapmayı, yürüyüş yapmayı, kitap okumayı, oyun oynamayı çok seven çocuklar.
Tatil anlayışınız nasıldır?
Sık sık seyahat eder misiniz?
Ö.K.: Onur işinden dolayı neredeyse dünyanın yarısını gezmiş ama halen gezmeyi çok sever ve beraber sıkça seyahat ederiz. Yurt içi-yurt dışı fark etmez, önemli olan tatile kimlerle çıktığımız ve nasıl vakit geçirdiğimiz. Bir yere gittiğimizde genelde oradaki hayata dahil olmayı ve onların yaşantısını deneyimlemeyi tercih ediyoruz. Bu sebeple kültür gezilerini daha çok seviyoruz. Ama bana dünyanın en güzel tatil mekânı neresi diye sorsanız Arsuz-Gökmeydan-Akdeniz Sitesi derdim :) Orası benim için hep özeldi ve öyle de kalacak.
Ev-iş ve sosyal hayatınızı nasıl dengeliyorsunuz?
Ö.K.: Nasıl dengelediğimi bilmiyorum, bir şekilde Allah yardım ediyor :) Programlı olmak önemli. Günüm hep bir şeylere tik atmak ile geçiyor.
Modayla aranız nasıl? Moda sizin için ne ifade ediyor?
Ö.K.: Marka ya da trend takıntım yoktur. Tabii ki günün koşullarında göze güncel görünen, kumaş ve renk kalitesi iyi olan, basic bir tarzım var. Stilistim (Kızım Nil:)) bu konuda çok yetenekli olduğu için aslında ne giyeceğimi genelde ona bırakıyorum.
Onur bey, mutlu evliliği nasıl tanımlarsınız?
Bence anladığın ve anlaşıldığın bir ilişki, bir bakıma mutluluğun da formülü. Tabii ki bu da ancak yıllar beraberce geçtikçe ortaya çıkıyor.
Çocuklar konusunda siz mi daha kuralcısınız yoksa Özge Hanım mı?
Çoğu konuda benim sınırlarım biraz daha köşelidir.
Sizin dinlence anlayışınız nasıldır? Neler yapmaktan keyif alırsınız?
O.K.: İzlediğim iyi bir film ya da okurken zamanın nasıl geçtiğini anlamadığım güzel bir kitap diyebilirim. Ayrıca koyu bir Galatasaray taraftarıyım, büyük maçların çoğunda stattayım.
Seyahat etmeyi sever misiniz?
O.K.: Yeni yerler keşfetmeyi, farklı kültürleri deneyimlemeyi çok severim. Gittiğim yerlerdeki yerel yaşama dahil olmaya çalışırım. Yerel yemekleri ve içecekleri tatmaya çalışırım. Tarihi yerlerini ve müzelerini gezerim. Bunun için de gideceğim yer için araştırma yaparak, bir liste oluştururum.