- Şehitkamil / Gaziantep
- +90 (342) 232 80 81
- info@cemiyet.com.tr

Mükemmel değil, yeterince iyi ebeveyn olabilmek
15 Şubat 2025Ebeveyn olmanın çocuğun fiziksel, duygusal ve zihinsel ihtiyaçlarını karşılamayı gerektiren uzun ve zorlu bir süreç olduğunu anımsatan BH Psikoloji kurucusu Uzman Psikolog Rahşan Sena Özdemir, “Ancak bu süreçte ‘mükemmeliyet’ beklentisi hem ebeveyn hem de çocuk için yorucu ve zarar verici olabilir. Bunun yerine ‘yeterince iyi ebeveynlik’ anlayışı benimsenmelidir” dedi.
Yeterince iyi ya da mükemmel olmaya çalışmamanın, çocuğun ihtiyacını göz ardı etmek ya da her şeyi akışına bırakmak anlamına gelmeyeceğini belirten Uzman Psikolog Rahşan Sena Özdemir, “Ebeveyn olarak görevimiz, çocuklarımızın ihtiyaçlarını optimal düzeyde karşılamak, onların bireysel gelişimlerine izin vererek sağlıklı bir ortam yaratmaktır. Bu yaklaşım, çocuğun ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırken, onu bağımsız bir birey olarak yetiştirmeye odaklanır” dedi.
Yeterince iyi kavramının önemi
“İngiliz psikanalist Donald Winnicott’un en önemli kavramlarından biri ‘yeterince iyi anne’ kavramıdır. Winnicott, çocuğun tüm istediklerini değil ihtiyaçlarını karşılayan anneyi ‘yeterince iyi anne’ olarak tanımlar” diyen Özdemir, şunları söyledi: ”Çocuğun olgunlaşabilmesi, tıpkı anne karnında olduğu gibi her arzusunun karşılanmamasını ve tutarlı bir şekilde yoksun bırakılması gerektiğini ifade eder. Çocuk makul bir düzeyde yoksunluk yaşadıkça daha yaratıcı olacak, kişiliğini ve zekâsını geliştirecek, beklemeyi, ertelemeyi öğrenecek ve hayatta karşılaşabileceği çeşitli sorunlara dair baş etme stratejilerini keşfedecektir. Yine makul bir düzeyde yalnız kaldıkça, çocuğun ‘tek başına kalabilme kapasitesi’ gelişecektir. Kendine duygusal anlamda temas edip, kendine yeten bir birey haline gelebilecektir. Başkasına bağımlı birliktelikler kurmak yerine, daha sağlıklı ilişkiler yaşayacaktır. Ayrılıklar, ölümler karşısında daha sağlam durabilmeyi öğrenecektir.”
Fazla koruyucu ebeveynlik
Bazı ebeveynlerin, çocuklarını olumsuzluklardan koruyarak iyilik yaptıklarını düşündüklerini ifade eden Özdemir, “Ancak bu yaklaşım, çocukların duygusal bağışıklık sistemlerinin gelişmesini engelleyebilir. Böyle çocuklar yetişkinlikte anksiyete, depresyon, doyumsuzluk gibi sorunlarla karşılaşabilir. Sürekli çocuğunun yanında olan, onu bir an bile yalnız bırakmayan ebeveynler, çocuğun bağımsızlık ve yalnız kalabilme becerisinin gelişmesini zorlaştırır. Ebeveynlerin çocuğa aşırı odaklanması, çocukların sosyal hayatta karşılaşacakları diğer insanlardan aynı ilgiyi beklemelerine yol açabilir.
Mesela parkta bir çocuk, o ebeveynin çocuğuyla oyun oynamak istemiyorsa, aile hemen devreye giriyor ve çocuklarıyla oyun oynamak istemeyen çocuğu oyun oynaması için ikna etmeye çalışıyorlar. Veya bir çocuk oyuncağını paylaşmak istemiyorsa o oyuncak zorla da olsa illaki paylaştırılıyor. Restoranda çocuğun istediği yiyecek yoksa bir şekilde ayarlanıp o yiyecek yaptırılmaya çalışılıyor. Çocuğun kendisine alternatif yaratmasına ve çözüm üretmesine izin verilmiyor. Ve sürekli onun adına düşünüp, onun adına davranıp, çocuğun kendi davranışının sorumluluğunu almasını engelliyorlar” diye konuştu.
Çoğu ailenin çocuğunu negatifle, olumsuzlukla, reddedilmeyle, dışlanmayla ya da yalnızlıkla tanıştırmak istemediğine dikkat çeken Özdemir, “Hayatın içerisinde böyle nahoş gerçekler olsa da bunlara ısrarla sırt dönülmeye çalışılıyor. Elbette onların yanında olunmalı, onlarla vakit geçirilmeli ancak tüm yaşantınız çocuğunuzu merkeze alarak onun etrafında dönmemeli. Hâlbuki hayat biraz da eksikleriyle, boşluklarıyla, olumsuzlarıyla yaşanabilir bir hale gelir. Biliyoruz ki dışarısı her zaman günlük güneşlik değildir” uyarısında bulundu.
Çocuğunuzla gerçek duygularınızı paylaşın
Konuyu örneklerle anlatan Özdemir, şunları söyledi: “Birkaç yıl önce, kendi annesini kaybetmiş bir kadınla tanışmıştım. Beş yaşında bir kız çocuğu annesi olan bu kişi, çocuğu etkilenmesin diye onun yanında hiçbir şey olmamış gibi davranıp, ağlamaktan kaçındığını ve bundan çok yorulduğunu ifade etmişti. Yasını tutamadığını söylüyordu. Böyle bir durumda çocuğuna nasıl davranması gerektiği konusunda benden destek istedi. Bu anneye söylediğim ilk şey çocuğunun yanında ağlayabilmesi gerektiği oldu. Bir diğer tanıştığım kişi ise kendisiyle uyumak isteyen çocuğunu kırmamak için eşiyle birlikte uyumayı reddediyordu. Çocuklar hepimiz için kuşkusuz en değerli varlıklar ancak hayatımızın tamamı olmamalı. Şayet olursa bu, en başta çocuklara zarar verebilir, sonra da elbette ebeveyn olarak size.
Kötü günler geçirdiğinizi lütfen çocuğunuza açıklayın. Siz bu durumu ona açıklamazsanız, çocuğunuz olan biteni sezinleyip, bu durumla baş edebilmek için başka kurgular oluşturmayı tercih edecek ve bu da onun kaygısını arttıracaktır. Lütfen onunla konuşun, acınızı yaşayın ve paylaşın. Çocuğunuza rol yapmayın, doğal olun ve dürüst davranın. Sizinle ilgili her detayı bilmek zorunda değil ama ne olup bittiğini kısmen de olsa bilmeli, çünkü siz onun bağ kurduğu en değerli kişisiniz.”
Yeterince iyi ebeveyn olmanın; mükemmel olmaya çalışmak yerine, çocuğun bireyselleşmesine ve özgüvenli bir birey olarak gelişmesine destek olmayı amaçladığını kaydeden Özdemir, “Bu yaklaşım hem ebeveynin hem de çocuğun ilişkilerini ve yaşamını daha sağlıklı bir hale getirir. Çocukların her ihtiyacına koşmak yerine, onların keşfetmesine, öğrenmesine ve büyümesine alan tanıyan bir ebeveynlik anlayışı benimsemek, aslında onlara verilebilecek en büyük hediyedir. Çünkü hayat eksikleri, zorlukları ve olumsuzluklarıyla bir bütündür. Bu gerçeklik hem çocuklar hem de ebeveynler için bir yaşam dengesini sağlar.
Eğer 'yeterince iyi olmak' kavramı size yeterli gelmiyorsa, burada çocuğunuzun değil sizin ihtiyacınız ön planda demektir. Fakat bunu çocuğunuzun ihtiyacı gibi gösteriyorsanız, hayatınızda nelerin eksikliğini çocuklarınız üzerinden telafi etmeye çalışıyorsunuz orayı düşünmemiz gerekir. Bu durumu hissediyorsanız lütfen terapi almaktan kaçınmayınız” diye konuştu.