Yükleniyor...

Obezite mutlaka tedavi edilmelidir!

28 Mayıs 2024

Obezitenin günümüzde ciddi bir sağlık sorunu olduğunu belirten Genel Cerrahi Uzm. Opr. Dr. Ayfer Şen Acar, obezite tedavisinde ilk planda diyet, egzersiz gibi medikal tedavilerin düşünülmesi gerektiğine, ancak medikal tedavinin yetersiz kalması durumunda da cerrahi tedavinin mutlaka göz önünde bulundurulması gerektiğine dikkat çekti.

Dünya Sağlık Örgütü(nün (WHO) obeziteyi, “Sağlığı bozacak ölçüde vücutta fazla miktarda yağ birikmesi” olarak tanımladığını belirten Opr. Dr. Ayfer Şen Acar, “18. yüzyıldaki teknolojik gelişmeler sonucunda gıda ürünlerinin daha uygun ve kolay ulaşılabilir hale gelmesi, porsiyonlardaki büyümeler ve yüksek kalorili ürünler obezite hastalığının hızla yayılmasına neden olmuştur. 19. yy sonlarında sadece estetik bir problem olarak algılanan obezite 20. yy başlarında sağlık problemi olarak tanımlanmış ve 21. yüzyılda ölüme neden olan, önlenebilir hastalıklar arasında sigaradan sonra ikinci sıraya yükselmiştir” dedi.

Obezite başka hastalıklar için de risk oluşturur

Obezitenin kronik bir hastalık olarak kabul edildiğini, aynı zamanda birçok yandaş hastalık için de yüksek risk faktörü oluşturduğunu ifade eden Opr. Dr. Ayfer Şen Acar, “Bu hastalıklara bakacak olursak; insülin direnci, metabolik sendrom (Tip 2 diyabet, hipertansiyon, hiperlipidemi), karaciğer yağlanması, kanama-pıhtışama problemleri, kalp hastalıkları ve damarlarda tıkanma, solunum yetmezliği, uyku apne sendromu, enfeksiyonlar, obezite ilişkili tümörler, depresyon, kısırlık ve hormonal bozukluklar, bozulmuş yara iyileşmesi şeklinde sıralanabilir.

Bu risk faktörleri obez hastaların normal popülasyona oranla daha az yaşam süreleri olduğunu açıklamaktadır. Yirmi-otuz yaş arası morbid obez hastanın yaşam ömrü sağlıklı bireye oranla ortalama 10–12 yıl daha az olabilirken bu süre kadınlarda biraz daha kısadır” diye konuştu.

“Vücut/beden kitle indeksi kişinin ağırlığının (kg), boyunun karesine (m²) bölünmesi ile elde edilen rakamdır. Obezite indeksi (ölçütü) olarak kullanılır. Birimi kg/m² dir” diyen Opr. Dr. Ayfer Şen Acar, vücut/beden kitle indekslerinin aşağıdaki gibi sınıflandırıldığını kaydetti:

“ - 18,5–24,5 Normal

   - 25,0–29,9 Fazla kilolu

   - 30,0–34,9 Obez (Sınıf )I

   - 35,0–39,9 Ciddi obez (Sınıf II)

   - 40,0–49,9 Morbid obez (Sınıf III)

   -50,0–59,9 Süper obez

   - 60,0 < Süper Süper obez.”

Hastaların yüzde 60’ı tekrar kilo alır

“Obezite hastalığının tedavisinde medikal tedavi olarak bilinen “Diyet, davranış düzenlemeleri, düzenli fizik egzersiz” ve gerekli durumlarda destek farmakolojik tedaviler ilk planda düşünülmesi gereken yöntemlerdir” ifadelerini kullanan Opr. Dr. Ayfer Şen Acar, “Medikal tedavinin yetersiz kalması durumunda ise cerrahi tedavi mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır çünkü cerrahi dışı yöntemlerle kilo kaybı olan hastaların yüzde 60’ı genelde 24 ay gibi kısa sürede tekrar kilo alırlar” dedi.

Kimler obezite cerrahi adayıdır?

Opr. Dr. Ayfer Şen Acar, obezite cerrahisine aday hastalar hakkında şu bilgiyi verdi: “Yaşı 18–65 yaş arası olan vücut kitle indeksi ≥40 kg/m2 veya 35–40 kg/m2 olup, beraberinde obezite ile ilişkili Tip 2 diyabet, hipertansiyon, hiperlipidemi, alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanması (NASH), kardiyovasküler hastalıklar ve uyku-apne sendromu gibi solunum problemi olan hastalar obezite cerrahisine adaydır.”

Opr. Dr. Ayfer Şen Acar, burada göz önünde bulundurulması gereken en önemli kriterleri ise şöyle anlattı:

“ - Cerrahi dışı yöntemlerle kilo verilememesi (>2 yıl süreyle)

  - Obeziteye bağlı yandaş hastalıklar nedeniyle yüksek risk oluşması,

  - Gebe olmaması ve kilo verme sürecinde gebelik planlanmaması (2 yıl),

  - Psikiyatrik veya başka bir ilaca bağlı olmama,

  - Hastaya her konuda yeterli bilginin verilmiş olması.”

Metabolik cerrahi

Metabolik cerrahiyi, “Sindirim sistemde hücresel ve moleküler sinyalleri etkileyerek enerji dengesi, beslenme alışkanlığı ve metabolik bozukluklarda fizyolojik düzelme sağlayan değişikliklere neden olan cerrahi girişimler” olarak tanımlayan Opr. Dr. Ayfer Şen Acar, “Obezite zemininde ortaya çıkan diyabetin, obezite cerrahisi uygulandıktan saatler sonra düzelmeye başlaması şeker hastalarının önünde yepyeni ufuklar açmıştır. Ameliyatlardan sonra henüz kilo kaybı başlamadan kan şekerlerinde düzelme, kan basınçlarında normalleşme görülmektedir. Bu değişiklikler yapılan ameliyatın vücutta yarattığı hormonal düzenleme ile ilişkili olduğunu düşündürmektedir. Bunun sonucunda metabolizma cerrahisi terminolojisi günlük hayatımıza girmiştir. Günümüzde tip-2 diyabet tedavisinde cerrahi alternatifler çoktur. Cerrahın deneyimi ve endokrinoloji uzmanının onayı ile ameliyat seçimi yapılır. Sleeve gastrektomi, gastrik by-pass, mini gastrik by-pass, duedenal switch, bilio-pankreatik diversiyonlar, SADİ ameliyatı ve ileal bipartisyon ameliyatları uygulanan yöntemlerdir. Bu yöntemlerde hastada insülin direncinin kırılması, pankreası tetikleyen hormonların ön plana çıkarılması, uygun kiloya erişim ve yağlı doku azaltılması amaçlanarak hastanın diyabet hastalığından tamamen ya da kısmen kurtulması amaçlanır.

Ancak unutulmaması gereken en önemli konu, tip-2 diyabet hastalığı nedeni tam bilinmeyen, kronik ve kesin tedavisi olmayan bir hastalıktır. Dolayısı ile her hasta bu ameliyatlardan fayda görmez. Son yıllarda kamuoyu bilgilendirmelerinde yapılan hatalar sonucu tüm hastalarda tip-2 diyabet ameliyat ile düzelir algısı oluşmuştur. Bu yanlış bir algıdır. Hasta seçimi çok önemlidir ve hastaların bu konuda doğru ve dürüst bilgilendirilmeleri çok önemlidir” diye konuştu.

Sosyal Medyada Paylaş
GÜLŞAH SERT