- Şehitkamil / Gaziantep
- +90 (342) 232 80 81
- info@cemiyet.com.tr
Mesleğini bir iş değil yaşam biçimi olarak gördüğünü ifade eden Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Ömer Dai, tüm zorluklarına rağmen mesleğini severek yaptığını söylüyor. Kadınların gebelik ile ilgili aşırı kaygı yaşadıklarını ancak bu sürecin gayet doğal olduğunu dile getiren Op. Dr. Dai, gebelerin bu süreçte yalnızca kendi doktorlarının önerilerini dikkate almalarını ve onlara güvenmelerini tavsiye ediyor.
Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı olmanın tıp fakültesinin son sınıfına kadar aklında bile olmadığını söylüyor Op. Dr. Ömer Dai… Son sınıfta hastanenin doğum servisinde çalışırken çok etkilendiğini ifade eden Op. Dr. Ömer Dai, karar verme süreciyle ilgisi şunları paylaşıyor bizimle; “Tüm hastanenin aksine mutlu yüzleri, heyecanlı bekleyişleri, balonları, çikolataları bir tek doğum servisinde görebilirsiniz. En güzel haberler burada verilir. Odalar süslenir, bebekler ağlarken herkes güler. Bol bol fotoğraflar çekilir. Sanki o kat hastaneden değil gibidir. Bu daha pozitif hava benim çok dikkatimi çekti ve kadın doğum uzmanı olmaya karar verdim.
Tabii bunu çevremle paylaşınca değişik tepkiler aldım, bir erkeğin kadın doğum uzmanı olması ilk önce bir çok yakınıma absürt geldi. Maalesef erkekler için uygun olmayan bir meslek olarak düşünülüyor. Herhalde kadınlara pozitif ayrımcılık uygulanan nadir mesleklerden biridir bizimkisi. Ancak hala bunu anlamakta zorluk çekiyorum. Bu tepkilere rağmen kararıma sadık kaldım. Ama içine girince gecesi gündüzü olmayan, hatanın ve olumsuz haberin asla tolere edilmediği meslek ötesinde bir yaşam biçimi olduğunu anladım.”
SORUMLULUKLARI OLAN BİR MESLEK
Mesleğini işten ziyade yaşam biçimi olarak tanımlayan Op.Dr. Dai, “Bu bir iş değil, yaşam biçimi. Örneğin telefonunuzu kapatamazsınız. ‘Bugün işe gitmek istemiyorum’ diyemezsiniz, tatil planı kolay kolay yapamazsınız, hasta olamazsınız. ‘Pandemi var evden çıkamıyorum’ diyemezsiniz. Deprem olur, bavulunuz alıp şehri terk edemezsiniz. Bir çok sorumluluğu var. Ben eşimin gelinlik provasını, çocuklarımın birçok müsameresini kaçırdım. ‘En son ne zaman deliksiz uyudun, gece hiç telefonun çalmadı’ diye sorsanız, ‘nadir oluyor’ derim. Mesai saati değil eve giriş saatimi bilmiyorum. Dolayısıyla çok zor. ‘Yine yapar mıydın’ sorusunun cevabını direkt ‘evet’ diyemiyorum ama mesleğimi seviyorum. Sevmeden yapmak imkansız zaten.
Muayenehane açtıktan sonra biraz daha keyifli çalışmaya başladım. Sakin bir ortamda herkese yeteri kadar vakit ayırarak çalışıyorum. Hastane curcunasından uzak olmanın verimimi arttırdığını düşünüyorum. Güzel haberler vermek, insanları mutlu etmek çok keyifli. Ama kadın doğum uzmanı olmak zor bir iş” diyor…
ŞEHRİMİZE SAHİP ÇIKMAK ZORUNDAYIZ
Depremde kliniğinde birçok hastaya yardımcı olan, kapılarını herkese açan Op. Dr. Dai, “Rüyamızda görsek inanmayacağımız bir felaket yaşadık. Hala düşündükçe inanamıyorum. Gaziantep merkez olarak şanslı idi. Kayıplarımız olmasına rağmen, komşu illere nispeten daha az zarar gördü. Deprem günü ailemi güvene aldıktan sonra birçok hastamla görüştüm. Herkes çok çaresizdi. Ben de ailemi Ankara’ya bıraktıktan sonra dönüp muayenehanemi açtım. Ekibim de hiç geri durmadı. Aslında ilk başta ne gerek var diyen de çok oldu ama hamileyseniz tek düşündüğünüz şey karnınızdaki bebek oluyor. Çok şükür bir çok insana güzel haber verdim. Maraş’ta kızını kaybetmiş bir gebe geldi, karnındaki bebeğin de kız olduğunu söyledim. ‘Allah birini aldı, birini verdi’ deyip, bana sarılıp ağladı. Hala tüylerim diken diken oluyor o anı düşününce. Dediğim gibi yaşayan bilir. Depremde herkese görev düşüyordu. Türkiye’nin birçok ilinden insanlar, gönüllüler geldi, yardım tırları gönderildi. Bana da bu görev düşüyordu, ben de görevimi yaptım. Sonra başka doktor arkadaşlarım da aynı uygulamaya başlayınca gönüllü olarak İslahiye’ye gittim. Orada bir süre çalıştım. Birilerine faydam olduysa ne mutlu bana. Kendimi bu memleketinin çocuğu olarak görüyorum. Şehrimize sahip çıkmak zorundayız” sözleriyle ifade ediyor yaşadıklarını ve duygularını…
AİLECE DOĞADA VAKİT GEÇİRMEYİ SEVİYORUZ
Op. Dr. Dai, mesleğinden artan zamanları çocuklarıyla, ailesiyle dolu dolu geçirdiğini anlatıyor… Çiftçiliğe meraklı ve ilgili olan, fırsat bulduğu tüm zamanları doğada ailesiyle geçiren Op. Dr. Dai, “Üç çocuğum var. Kızım 9 yaşında, oğullarım ise ikizler ve 4 yaşındalar. Onlarla vakit geçiriyorum. Evde, işten daha çok yoruluyorum diyebilirim ama inanılmaz keyif alıyorum. Hava da uygun olursa daha çok doğaya gidiyoruz. Üç köpeğimiz var. Bir bahçemiz var, içine bin tane ağaç diktik, o ağaçların bakımını çocuklarımla yapıyorum. Hafta sonları bahçede, doğanın içinde oluyoruz. Çocuklarımın da doğayı çok sevdiğini ve doğanın onlara da iyi geldiğini düşünüyorum. Bahçemiz bir bağ evinin ötesinde, küçük çaplı bir çiftçilik yapıyoruz. Koyunlarımız, tavuklarımız var. Yani hafta sonu bir köy yaşantımız oluyor. Organik ve doğal çiftçilik yapıyoruz. Fıstık yetiştiriyoruz. Organik yumurta yetiştiriyoruz. Henüz iddialı değiliz ama doğadan çok şey öğreniyoruz. Doğal yetiştiricilik konusunda her fırsatta online kurslara katılıyorum, elime ne geçerse okuyorum. Ciddi bir iklim krizi ile karşı karşıyayız. Herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini düşünüyorum. Evde ürettiğimiz organik atıkları gübre yapıp ağaçlarımıza veriyoruz. Solucan yetiştiriyoruz. Dediğim gibi bunlar hobi amaçlı, asıl amacımız çevremizdeki çiftçilere örnek olmak” diyor…
EŞİME NE KADAR TEŞEKKÜR ETSEM AZ
Yoğun bir çalışma hayatı olduğunu ancak en büyük destekçisinin eşi olduğunu anlatan Op. Dr. Dai, eşine minnettarlığını şu sözlerle ifade ediyor: “Öncellikle eşim olmasa bunların hiç biri olmazdı. O çok yoğun bir hastanede çalışan bir hekim ancak bitmek bilmeyen enerjisi ile harika bir anne ve harika bir eş. Benimle birlikte hiç görmediği bir şehre, Gaziantep’e taşındı. Birçok fedakârlığa göğüs gerdi. Yoğunluğumdan dolayı bir çok zaman çocuklarıma hem anne hem baba oldu. Hayatımın geri kalanını ona teşekkür ederek geçirsem az kalır sanırım.
Ben de elimden geldiği kadar eşime yardımcı olmaya çalışıyorum. Yemek hazırlamaya yetişemezsem de bulaşıkla aram iyi. Ev işlerinde eşim kadar iyi olmadığım için çoğu zaman yaptıklarımı beğendiremiyorum ama evdeki mutlak patron eşim, o ne görev verirse, ne derse yapıyorum.”
GEBELİK HASTALIK DEĞİLDİR
Kadınların toplumdaki rolünün çok ağır olduğunu ve evde de birçok sorumlulukları bulunduğunu belirten Op. Dr. Dai, gebeliğe dair yanlış bilgilere itibar edilmemesini, gebeliğin normal bir süreç olduğunu anlatıyor; “Herkesin kadınlardan beklentisi büyük. Buna rağmen dünyayı güzelleştiren de onlar. Örneğin bir lokantaya gittiğimde bakarım her yer düzenli, tertipli, her santimde bir estetik var. Hemen patronu merak ederim, öğrenirim ki kadın. Evet derim, doğru tahmin etmişim. Benim daha çok mesaim ise gebelerle. Maalesef gebelik insanlık tarihi kadar eski bir durum olmasına rağmen giderek daha da zorlaşıyor. Toplumumuz birbirlerini korkutmayı çok seviyor, hep olumsuz hikâyeleri paylaşıyor. İnternette doğru bilgi kadar yanlış bilgiler de dolaşıyor. Hekim olarak en çok mücadele ettiğim durum yersiz kaygılar. Hatta şunu söyleyebilirim, vaktimin çoğu kadınlara hasta olmadıklarını ikna etmekle geçiyor. Özellikle gebelerde hep en kötüsü düşünülüyor, ‘Kesin bir şey var ama nedir’ bu diyorlar bana. Ben de onlara, ‘İnsanlık tarihi kadar eski olan gebelikte ultrason, testler, taramalar son 50 yıldır var. Düşünsenize 100 önce yaşayan bir gebe çocuğunun cinsiyetini bile doğumda öğreniyordu. Lütfen onları düşünün ve rahat olun’ diyorum. Gerçekten çağımızın hastalığı kaygı. Bununla beraber gebelik herkesin fikri olduğu bir konu… Marketteki kasiyerden asansörde karşılaştığınız teyzelere kadar herkes bu konuda bir yorum yapıyor. Maalesef gebeler onların bir dakika bile düşünmeden yaptığı yorumları günlerce düşünüyorlar. Şadi Şirazi’nin dediği gibi, ‘İnsan bir kaç damla kan ve bin bir endişe.’”
DOKTORUNUZA İNANIN VE GÜVENİN
Gebelere, özellikle kendi doktorlarını dinlemelerini konusunda önerilerde bulunan Op. Dr. Dai, tüm gebelerin kendi biyolojik yapısının ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor; “İnstagramdan birçok soru alıyorum, ‘doktorum bunu dedi, sen ne dersin?’ Sen seni muayene eden doktora inanmazsan yüzünü hiç görmediğin bir doktora nasıl inanacaksın. Hele bazıları var, aynı soruyu 10 doktora gönderiyor. Anket yapar gibi sonuçları birbiriyle karşılaştırıyor. Onlara tek bir cevap yazıyorum, ‘ne olur doktorunuzu dinleyin.’
Biyoloji çeşitliliktir. Herkesin burnu var ama herkesinki birbirinden farklı. Gebelik her kadında farklı bulgular verebilir, kendilerini asla başka kadınların gebeliğiyle karşılaştırmasınlar. Google’a değil kendilerini takip eden doktora sorsunlar. Siz internete başım ağrıyor yazsanız, beyninizde tümör olabilir yazar. Bunlara inanırsak hastaneden çıkamayız. Artık hepimizin aile hekimi var. Her yerde özel, devlet hastaneleri var. Doktora ulaşmak zor değil. Evet, teknoloji ile birçok sorunumuzu çözdük artık adres sormuyoruz, alışverişe gitmiyoruz. Ama henüz doktorluk yapabilen bilgisayarlar çıkmadı.”
KUTU
Kendimi önce insan sonra baba sonra eş sonra doktor sonra da bir çiftçi olarak tanımlayabilirim. Gaziantep’te doğdum. Üniversite’ye kadar burada öğrenimimi tamamladım. Tıp fakültesi ve ihtisasımı sırasıyla Kayseri ve Ankara‘da yaptıktan sonra mecburi hizmet nedeniyle tekrar memlekete döndüm. Şu an Gaziantep’te kendi özel muayenehanemde kadın doğum uzmanı olarak çalışıyorum. Bir kızım ve iki oğlum var.