- Şehitkamil / Gaziantep
- +90 (342) 232 80 81
- info@cemiyet.com.tr
Çalışmalarının ve eğitimlerinin migren, alzheimer, uyku ve hareket bozuklukları üzerinde yoğunlaştığını söyleyen Nöroloji Uzmanı Dr. Anıl Tuncer, uzmanlık tezini ise davranış nörolojisi ve hafıza alanında tamamladığını anlattı. Nöropsikoloji ile ilgilenmeyi sevdiğini ifade eden Uzm. Dr. Tuncer ile sunduğu sağlık hizmetlerine dair bir söyleşi gerçekleştirdik.
Beynin gücünü, işleyişini ve bunun hayata yansımalarını her şeyden değerli bulduğunu ifade eden Dr. Anıl Tuncer, “Sağlıklı beyinler ve daha iyi bir dünya için elimden geleni yapmak benim içsel arzum ve niyetim. Bu konuda yardım almak isteyenlere desteğe hazırım” diyor.
Çeşitli aktivitelerle sağlıklı yaş almanın ve zihin sağlığını korumanın mümkün olduğunu detaylarıyla anlatan Dr. Anıl Tuncer, söyleşimizde ayrıca ani gelişen konuşma bozukluğu, özellikle tek taraflı olan kas kuvveti azalması, görme veya denge kaybı durumunda ‘inme’ şüphesi ile acilen hastaneye başvurulması gerektiğine dikkat çekti.
Sizi tanıyabilir miyiz?
1989 yılında İskenderun’da doğdum. Lise mezuniyetime kadar, o zamanlar küçük bir sahil kasabası olan bu güzel şehirde yaşadım. 2006 yılında girdiğim üniversite sınavında tıp fakültesini kazanınca Eskişehir’de okumaya ve yaşamaya başladım. Çok sevdiğim, kültür, sanat ve özgürlük dolu bu şehirde yoğun eğitim programımın yanı sıra dolu dolu bir üniversite hayatı geçirdim. Şimdi geriye dönüp baktığımda Eskişehir’i, beni büyüten bu özel şehri ve anılarımı halen çok özlüyorum. Mezuniyet sonrası bir yıl İskenderun ve Arsuz’da toplum sağlığı merkezinde görev yaptım. Uzmanlık sınavını kazanarak İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde nöroloji ihtisasıma başladım. Çok sevdiğim değerli hocalarımdan, kıdemlilerimden edindiğim bilgi ve deneyimlere kendi merakım, çabam ve araştırmalarımı da ekledim. Tıp, kişisel gelişim ve meslek etiğini sentezleyerek iyi bir uzmanlık eğitimi süreci geçirdiğime inanıyorum. İstanbul’dan da söz etmeden geçemem. Başka bir yere benzemeyen, büyüleyici, insanı büyüten, geliştiren ve ufkunu açan bir şehir İstanbul, hayatıma çok şey kattı.
Kariyer gelişimimin yanında sosyal hayatımı da mümkün olabildiğince aktif tutuyorum. İnsanlarla iletişim kurmak, ailemle vakit geçirmek, spor yapmak, yeni yerler ve kültürler tanımak için gezmek ve müzik hayatımın merkezinde diyebilirim. Uzmanlığımı aldığım dönem pandeminin hemen başıydı, Kars’ın Sarıkamış ilçesine mecburi hizmet için atanmıştım. Burada beni muhteşem bir doğa, belki de ülkenin en güzel korunmuş ormanlarından biri karşıladı ve yine orada da değerli arkadaşlarım oldu. Snowboard yapmayı öğrendim, bu spor beni en mutlu ve özgür hissettiren hobilerimden biri oldu. Doğada kalmanın zindeliğe ve sağlığa etkilerini yaşayarak fark ettim. Sonrasında ailemle vakit geçirmek, doğduğum şehre özlemim ve yeğenimin doğması vesilesiyle İskenderun’a tekrar döndüm. Maalesef kısa bir süre sonra depremi yaşadık. Deprem bölgesinde aktif sağlık hizmeti vererek bölge hastasına yardımcı olmaya çalıştım. Tahmin edilebileceği üzere yaşanan zorluklar, acı tecrübeler bana farklı bir bakış açısı kattı, zaten var olan sorgulama eğilimimi daha da arttırdı. Zorlukların insanı güçlendirdiğine ve değiştirdiğine çok inanıyorum. Yakın zamanda meslektaşlarımla paylaşımlı bir muayenehane konseptinde buluştuk ve Gaziantep'te yaşamaya başladım. İnsanları daha sağlıklı ve mutlu hissettirmek, nitelikli sağlık ve güzellik hizmeti vermek için mesleğimizi ve donanımlarımızı yansıtabileceğimize inanıyoruz.
Uzmanlık alanınızdan bahseder misiniz?
Nöroloji uzmanıyım. Beynin vücudun en karmaşık organı olduğunu, nörolojinin ve nörobilimin de araştırılmaya ve keşfedilmeye en açık tıp alanı olduğunu düşünüyorum. Detaycılığım ve düşünselliğim beni bölümümle bütünleştiriyor, en azından ben böyle hissediyorum. Klasik yaklaşımın yanında beyni felsefe ve enerjiyle birleştirmeyi önemsiyorum, kendimi bu yönde geliştirmeye çalışıyorum. Bütüncül tıbbın da son zamanlardaki yükselişini insanlık ve sağlık için değerli buluyorum.
Hangi hastalıklar nörolojinin kapsamı içerisinde? Yaygın görülenleri söyler misiniz?
Çok yaygın bir hastalık olan migren ve diğer baş ağrıları, tedavi yönteminin bulunmasına en çok ihtiyaç duyulan alzheimer ve diğer demans tipleri, inme (felç) ve bunların yanında epilepsi, multiple skleroz (MS), uyku bozuklukları, vertigo ve parkinson en sık karşılaştığımız nörolojik hastalıklar.
Sizin özellikle üzerinde yoğunlaştığınız bir alan var mı?
Evet var. Migren, alzheimer hastalığı, uyku ve hareket bozuklukları benim en çok yoğunlaştığım ve üzerine eğildiğim hastalıklar. Davranış nörolojisi ve hafıza alanında uzmanlık tezimi tamamladım ve araştırmalar yaptım. Nöropsikoloji ile ilgilenmeyi seviyorum. Öğrenme, bellek, dikkat, karar verme, muhakeme… Bu kavramların hepsi nörolojik ve hayatımızı şekillendiriyor. Nöropsikoloji farkındalığı yaratmak için sorumluluk ve heyecan taşıdığımı söylemeliyim.
Özellikle hangi şikâyetleri yaşayanlar zaman kaybetmeden bir nöroloji uzmanına başvurmalı?
‘Zaman kaybetmeden’ vurgunuz önemli. Ani gelişen konuşma bozukluğu, özellikle tek taraflı olan kas kuvveti azalması, görme veya denge kaybı durumunda stroke (inme) şüphesi ile acilen hastaneye başvurulmalıdır. Çünkü zaman hayattır. Uygun hastalarda girişimsel vasküler(damarsal) işlemlerle erken müdahale hayat kurtarıcı veya özür engelleyici olabilir. Sara olarak da bilinen epilepsi nöbeti durumunda ilk yardım ve acil başvuru hayati önem taşır. Acil ve yeni gelişen farklı vasıftaki baş ağrıları da nörolojide bizim için kırmızı bayraktır. Hafıza kayıpları ve bilinç değişiklikleri durumlarında da hızlı müdahale ve değerlendirme çok önemlidir
Nörolojik hastalıkların tanısında nasıl bir yol izliyorsunuz?
Tıp eğitiminin gerektirdiği ve hocalarımızın da bize daima önemini vurguladığı ilk basamak hasta değerlendirmesi fizik muayenedir. Sadece muayene etmek ve hastaların ayrıntılı öyküsünü dinlemekle bile birçok hastalığın olası ön tanılarını, hatta bazen tanılarını koyabiliyoruz. Örneğin sabahları belirginleşen baş ağrısı hastada kafa içi basıncının artmış olabileceğini düşündürür. Kasılmanın, dişlerde kitlenmenin ve bilinç kaybının olduğu, kişinin kendine gelmesinin zaman aldığı bir hikayede ön tanı epilepsi nöbetidir. Bu gibi örnekler arttırılabilir. Mesleki deneyimimiz arttıkça teşhis koymada hız kazanır ve deneyimleniriz. İhtisas yaptığımız hastanedeki eğitimler, gördüğümüz hastalar, katıldığımız bilimsel toplantılar ve kongreler gibi birçok faktör bizi iyi hekim olma yoluna sokar. ‘Clinical sense’ dediğimiz ve benim çok önem verdiğim klinik sağduyu da hekimlikte çok değerlidir. Görüntüleme yöntemleri; özellikle tomografi (BT), MR, anjiyo ve ultrason, onları doğru okuyup değerlendirmek ve kan tetkikleri de güncel tıp bilgilerimizle tanı koymada ve hastaya doğru yaklaşımda bize çok yardımcıdır.
Beyin sağlığımızı korumak bizim elimizde mi? Var mı bunun bir yolu?
Çoğunlukla mümkün diyebilirim. Bazı hastalıkların önüne geçilemediğini tıbben biliyoruz. Bu hastalıkları önlemek mümkün olmayabilir tabii ki ama sağlıklı yaş almak ve zihin sağlığını korumak mümkün. Bunun yollarını detaylıca sosyal medya hesabımda da anlatıyorum. Sağlıklı beslenmek, yeterli uyumak, fiziksel aktivitelerde bulunmak, doğada vakit geçirmek, sosyal ilişkileri aktif tutmak, müzik dinlemek, beyni yoracak zihinsel egzersizler yapmak (yabancı dil ya da müzik aleti çalmayı öğrenmek, sudoku ve bulmaca çözmek, el becerisi isteyen hobiler edinmek) sağlıklı bir beyne sahip olabilmenin, başka bir deyişle mental sağlığı korumanın en önemli yollarıdır. Bunlar bilimsel çalışmalarla da gösterilmiştir. Bu aktiviteleri yapabildiğimiz ve düzenli uygulayabildiğimiz ölçüde fiziksel ve mental anlamda sağlıklı olabiliriz. Süreklilik ve inanmak beyin sağlığında altın anahtarlar. Daha sağlıklı beyinler ve daha iyi bir dünya için elimden geleni yapmak benim içsel niyetim ve mesleki motivasyonum. nörolojik konularda ve beyin sağlığı alanında yardım almak isteyenlere desteğe hazırım.
Sağlık sektöründeki gelişmeler nörolojik hastalıkların tedavisinde nasıl bir rol oynuyor? Genelleme yapılabilir mi?
Son yıllarda tıp teknolojisi, moleküler genetik çalışmalar hızla gelişiyor ve bütüncül tıp farkındalığı da giderek artıyor. Beyin haritalama, beyin işleyişinde network sisteminin varlığının anlaşılması, yapay zekâ, nöropazarlama gibi kavramlar sadece tıp dünyasını değil insan hayatı ve modern dünyanın işleyişini de çok fazla etkiliyor. Bu alanlardaki gelişmeler o kadar büyük ve önemli ki toplumsal düzeni ve dünyadaki hayatı değiştirecek düzeyde yaşanıyor değişimler. Ben beynin gücünü, işleyişini ve bunun hayata yansımalarını her şeyden değerli buluyorum. Son yıllarda nörolojide özellikle alzheimer, girişimsel nöroloji ve multiple skleroz (MS) alanlarında yoğun bilimsel araştırmalar var ve tedavi ajanlarının etkinliği arttırılmaya çalışılıyor.
Ben, özel ilgi alanım ve tez konum da olması nedeni ile alzheimer tipi demans hastalığının tedavisinin bulunacağı günleri bekliyor, mümkünse bu araştırmaların bir katılımcısı/üreticisi olmayı umut ediyorum. Hastalar ve yakınları için sosyal ve ekonomik yükü çok ağır olan bir hastalık alzheimer. Hastalığın patolojisi beyinde hipokampüs adını verdiğimiz hafızadan sorumlu bölgede ve moleküler düzeyde başlıyor. Maalesef hastalık beyinde hücresel düzeyde başladıktan 10-15 yıl sonra bulgu vermeye başlıyor, bu nedenle erken evrede tanımak ve müdahale edebilmek çok önemli. Güncel tıp bilgilerimizle hastalığın ilerlemesini yavaşlatabiliyoruz ama durduramıyoruz. Alzheimer, bir gün tamamiyle tedavi edilebilirse, tıptaki adıyla kür olabilirse, tedaviyi keşfedenlerin Nobel ile ödüllendirileceğini ve tıpta çığır açacaklarını düşünüyorum. Meslek hayatımda bunu görmeyi çok istiyorum.