Yükleniyor...

İnsanlar eşit şartlarda yaşamalı

15 Nisan 2021

Ayşe Katırcıoğlugil elinde sihirli bir değnek olsa bunu eşitlik için kullanmak isteyeceğini söylüyor ve ekliyor, “İnsanların cinsiyet, din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin eşit şartlarda yaşaması, yarışması adına verilen mücadele sonucunu görmek isterdim”…

Hayatınızda vazgeçemeyeceğiniz 3 şey nedir?

Hayatımda vazgeçemeyeceğim ilk şey ‘’Öğrenmek’’… Her bilgiye sınırsız kaynağın ve kolay erişimin olduğu bir dönemdeyiz. Değişime uyum sağlamazsak, bilmediklerimizi öğrenmez, bildiklerimizi güncellemezsek kendimize ve sorumlu olduğumuz kişilere haksızlık etmiş oluruz. Bir diğeri sahip olduğum şeylerin kıymetini bilmek, sağlıklı süreklikleri için dua etmek ve varlıklarına şükretmek ve son olarak kendime ve inandığım herkese ‘’Yapabilirsin’’ demek.

Öncelik verdiğim bu ilk üç maddeyi; asıl olan vazgeçilmezim olan ailem, çocuklar ve sevdiklerimin hayatına daha doğru dokunmak için edinilmesi gereken alt yapı olarak kendime mecbur görüyorum.

Mutluluk denince aklınıza gelen ilk şey nedir?

Mutluluk denince aklıma mutluluğun kendi içimdeki tanımı gelir, ‘Başka bir yerde olmam gerekir, başka bir şeyler yapıyor ya da başka biri olmalıydım’ duygusuna hiçbir zaman kapılmamaktır ’Mutluluk’. Ben bu tanımı küçük yaşta sadece ilgiyi ağlamaya, mutluluğu; bize uzatılan çikolataya büyüdüğümüzde bile bağladığımızı keşfettiğim gün değiştirdim. Mutluluk sahip olduklarımız değil kendimiz, ne olduğumuz ya da ne olabildiğimiz bence…

Elinizde sihirli bir değnek olsa bunu ne için kullanırdınız?

’Eşitlik’ için kullanırdım. İnsanların (cinsiyet, din, dil, ırk) ayrımı gözetmeksizin eşit şartlarda yaşaması, yarışması adına verilen mücadele sonucunu görmek isterdim.

‘Ama’,’çünkü’,’hatta’ adı altında bahaneler biter. Eşitlik noktasında; kullanılabilen akıl, fikir, irade ve duygularımız, kendimiz için yaratacağımız fırsatlar, diğerleriyle iş birlik gücümüz girer devreye. Suçlara kılıf olmaz eşitsizlik… Potansiyelsizlik ve eğitimsizlik kader mahkûmluğu ya da kurban rol model sayılmaz 2. sayfalarda.

İnsanlık için en büyük icat nedir?

İnsanlık için yapılan en büyük icat diye tek bir şey söylesem tüm diğerlerine haksızlık olur gibi geliyor bana. Hepsi o çağın gereksinimine göre içgüdüsel olarak şekillenmiş ve günümüze kadar olan uzantısıyla, yararlılığıyla ve güncellenmiş haliyle kendini belli etmiştir.

İlk güzel icat yazı ve matbaadır bence. Pandemi döneminde birtakım şeylerin en az seviyede aksaması, haberleşme ve globalleşme mantığı ile icat edilmiş internet ve bilgisayar sayesinde olduğunu tartışmaya gerek bile yok… İnternet, bilgisayar, telefon, yazı ve matbaanın kurulması mantığının en güncel halidir ve benim için en önemli olması sebebidir.

Çocukken en büyük hayaliniz neydi?

Ürkütücü gelebilir ama çocukken çok fazla hayal kurmazdım, fazla gerçekçiydim. En fazla, olmak üzere olan somut bir gelişme varsa hayatımızda onun nasıl olacağıyla ilgili hayallerim olurdu.

Tabii ki ‘acaba gerçek mi?’ dedim bir oyuncağa, uçak inanılmazdı mesela, bazı şeyler fazla korkunçtu ama merak edip, hayal ettiklerimizin gerçeğini çabuk öğrendik veya elde ettik imkanlar dâhilinde ve bence gerçek ‘herkesin inandığı şeydir’ aslında belki de kendi gerçeklerimize inanırken işliyor hayal dünyamız.

Kendinizi 3 kelime ile tanımlasanız bunlar ne olurdu?

Güçlü, samimi(ama mesafeli), değişime açık... Kendimi güçlü görmemin sebebi geriye dönüp baktığımda yine olsa aynısını yapardım diyebilmem… Ben birçok olaya yüzdelikte fazla oran vicdani tepki veririm. Vicdanen verilmiş bir tepki ve karardan güçlü hiçbir şey olamaz.

Hayatımdaki herkes biricik ve kıymetli benim için… Kendi yaşam yolunda beraber yürüdüğümden tutun da ara sıra yolumun düştüğüyle geçirdiğim vakte verdiğim önem arasında hiçbir fark yok. Tanımışsam, sevmişsem ve vakit geçirebiliyorsam herkese samimiyim… Ama aşılmaz da bir mesafem var ki çoğu zaman taktir bazen de eleştiri görür.

Değişime açığım çünkü farklı jenerasyonda 3 çocuk büyütüyorum. Daha önceki bilgi ve taktiklerimi bir sonraki çocuğa aktarırsam başarısız olurum. Tecrübeler, tavsiyeler ya da ‘’hiç şaşmadı’’ kurallar ve taktikler gözümüzün çiçeği… Ancak değişik tecrübeler edinebilirim hatta değişebilirim, daha doğrusu ihtiyaca göre uyum sağlayabilirim.

Yaptığınız en büyük çılgınlık neydi?

Pandemi döneminde çocuklara örnek olmak için 14 sene sonra tekrar öğrenci olmak! İşletme bölümünden mezun olduktan sonra marketing (pazarlama) bölümünden yüksek lisans yapmayı çok istemiştim ama kısmet olmamıştı. Gitmeden dünyanın diğer ucundan bile eğitim alabildiğimiz bu dönemde, eğitimlerinin içeriğini çok beğendiğim resmi bir kurumdan ‘Digital pazarlama uzmanlığı’ eğitimi aldım. Bitirmeye yakın danışmanlığı seçmek istemediğim için eğitmenlik eğitimi aldım, kolay bulunca ‘beraber yürütebilirim’ mantığı ile daha farklı bir eğitim, ‘bundan önce onu alsaydım daha iyi olurdu’ derken farklı bir eğitim, ‘bu bunun tamamlayıcısı, bu da bunun devamı’ derken çılgınca ders programı, sınavlar, yatana kadar 5 öğün ev koşturması… Çılgınlığın ta kendisiydi. Neticede çocukların yakın takibinde birçoğunu başarıyla tamamladım... Sınavlarımı, sertifikalarımı çok yakından takip ettiler. Sınav notlarımı takip etme sırasında takındıkları tavırda kendimi gördüm, yorucu bu maratonun en keyifli yanı buydu.

Takıntınız var mı?

Takıntı insanın hayat kalitesini düşüren bir etkiletme diye düşünüyorum. Adını takıntı koyduğumuz her şey bizimle yaşam planımızda ve gelecek nesillere aktaracağımız kötü bir miras. Lügat olarak da baskılayıcı bir kelime bence ve adını takıntı koyduğumuz her şeye çok daha fazla odaklandığımızı düşünüyorum… Bu sebeple;

Ben kendi yaşam planımda öncelikle bu kelimeyi ‘hassasiyetle’ değiştirdim. Hassas ve disiplinli olduğum birçok şey var herkeste olduğu gibi ve bu repertuar değişikliğinden sonra aslında daha da esneyebildiğimi fark ettim.

Tarihi bir kişilik olsanız kim olmak isterdiniz?

Tarihi bir kişiliğin yerinde olmak? Yaşadığı tüm zorlukları bilerek kendimde yaşayabilme gücünü görmek ve ne hissettiği hakkında hiçbir fikrim olmadan tüm yaşamını adımı tarihe yazmak için üstlenmek?

‘Yerinde olmak isterdim’ diyemem ama prensi olmadan prenses unvanını elde edebilmiş tek kadın Lady Diana’nın hayat hikayesine çok aşığım. Soğuk kraliyet ailesinin mizacına uyum sağlamamış, sıcakkanlı ve yardımsever olmaktan vazgeçmemiş gerçek bir asalet o.

Sevecen derken Afrika’da hasta çocuklara yardım ederken kendine bulaşma riskini gözetmeksizin kucaklaşmıştır onlarla. Kendisi olmasına izin vermediği tüm kuralları çiğnemiş ve kendi seçimleri için mücadele etmiştir.

Çocuklarını kendi büyüten ve devlet okuluna gönderen ilk ve tek prensestir o… Çocuklarını katı ve sevgisiz kurallara teslim etmemiştir… Sarayda kıyafetleriyle ilgili eleştiri almasına rağmen günümüzde hala zamansız bir moda ikonudur, kıyafet ve tarzından birçok modacı ve insan hala ilham alıyor.

Çocukluğunuzla ilgili en çok özlediğiniz şey nedir?

Şüphesiz en çok annem ve babamın gençlik hallerini özledim. Onların en dinamik zamanlarında evin küçüğü olmayı özledim.

Okuma, yazma dahi bilmeyen bir yardımcımız vardı, annem işteyken günün çoğunda onunla birlikteydim. Onunla geçirdiğim zamanları da çok özlüyorum. Belli kurallar çerçevesinde özgür ve baskısız büyüttü beni. Ne istediğim konusunda çok net olmamı ve birçok manevi duygumu ona borçluyum.

Sosyal Medyada Paylaş