Yükleniyor...

Dünyanın en pahalı halısı ‘Çim’

16 Ağustos 2024

Çim ekimi ve bakımının hassasiyet gerektirdiğini belirten Peyzaj Mimarları Odası Adana Şube 2. Başkanı Ersin Özbadem, hava şartlarının da çim ekiminde önemli olduğunu vurguladı.

Çim ekimindeki aşamaların dikkatli bir şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğine dikkat çeken Ersin Özbadem,”Yoğun ve sık biçme koşullarında sürekli yeşil kalabilen, mevsim koşullarına rağmen kendini yenileyebilen, toprak yüzeyini kaplayan bitkiler çim bitkisi olarak tanımlanırlar. Dünyada yaklaşık 620 cins ve 10 bin tür çim bitkisi bulunduğu tahmin edilmektedir. Bunlardan ise sadece 50 tanesi çim alanlarda kullanılmaktadır” dedi.

Ersin Özbadem, “Neden çime en pahalı halı diyoruz?” sorusunu şöyle açıkladı: “Tesis edilecek arazi için toprak yapısı uygun değilse önce çok iyi özelliklere sahip toprak bulmak gerekir. Nedir bu iyi özellikler? Yeterince geçirgen, yeterince killi, yeterinde organik madde ve mineral içeren... Özellikle alanın tamamını homojen şekilde sulayabilecek doğru bir sulama sistemi kurulumu. Daha sonra yüzeyinde su birikmesini engelleyecek çok düzgün bir tesviye yapılması. Bölgenin iklimine göre seçilen çim tohumu veya rulo çim uygulaması. Bu saydığımız aşamalar işimizin yaklaşık yarısı diyebiliriz. Asıl işimiz bu andan sonra başlıyor. Doğru zamanda çimin sulanması, biçilmesi ve beslenmesi. Emek ve para harcayıp çimi geliştiriyoruz yine emek ve para ile tekrar biçiyoruz. Bu işlemler zamanında yapılmadığı takdirde alanda deformasyonlar gözlenebilir. Hava şartlarına göre yılda 14-16 kez biçim gerekmekte çim alanlar için. Bu yapılan işler ciddi bir bütçe gerektirdiğinden “en pahalı halı” unvanı çim için dünyanın her yerinde geçerlidir. Güneşli bir yaz gününde çim alan yüzeyinin sıcaklığı asfalta kıyasla 8-10 derece daha düşüktür.

Çim alanlara 15 Haziran– 15 Eylül aralığında m2’ye yaklaşık 8 lt su vermek gerekir. Çim bitkisi hücreleri su ile dolu olduğu zaman çim alan canlı ve sağlıklı görünür. Çim bitkisinin yüzde 85’i sudur. Bu su miktarı yüzde 60’ın altına düşerse ölüm gerçekleşir. Çim üzerinde yüründüğünde veya çim biçme makinasının lastik izlerinde bulunan çim hızlı bir şekilde eski haline gelmiyorsa çimde susuzluk başlamış demektir. İhtiyacından fazla su verilirse çim kökleri derinlere gidemeyecek ve çimde hastalık artacaktır. Her biçimde çim bitkisinin 1/3’lük kısmı doğru ekipman ile kesilmelidir.”

Gaziantep’in su fakiri olduğunu söyleyen Ersin Özbadem, “Bu durum bizi gerek kamusal alanlarda gerekse özel bahçelerde çim alanı mümkün olduğunca azaltmaya yönlendirmeli. Çimin sıcaklık düşürücü etkisini gölge yapan ağaçlarla sağlamaya çalışmalıyız. İklim şartlarına dayanıklı çalılar bu noktada yerine göre alternatif olabilir. Şehrimizin suyunun kilometreler ötesinden geldiğini ve her geçen gün iş gücü ücretlerinin arttığını düşünürsek çime alternatif dokular oluşturmak zorunlu hale gelmektedir” dedi.

Nedir-Neden peyzaj mimarlığı?

Peyzaj mimarlığını, “Doğal ve kültürel kaynakları, fiziksel çevreyi insan yararı, mutluluğu, güvenliği, sağlığı ve konforu için estetik ve bilimsel ilkeler çerçevesinde ele alan; mekan ve yaşam ortamı oluşturan, biyo çeşitliliği destekleyen; arazi planlaması, tasarımı, yönetimi, korunması, onarılması ve denetlenmesi konularını kapsayan; eğitim, araştırmalar yapan ve ülkesel, bölgesel, kentsel ve kırsal ölçekte fiziksel planlar içerisinde yer alarak kültürel ve doğal değerlerin korunması ve sürdürülebilirlik adına ekolojik öncelikli projeler üretilmesini sağlayan bir planlama ve tasarım dalıdır” ifadeleriyle tanımlayan Özbadem, şunları söyledi:

“Mesleğimizin atası olarak tabir edebileceğimiz Amerikalı peyzaj mimarı Frederick Law Olmsted (1822–1903),1857 yılında New York’ta bulunan Central Parkı tasarlayarak peyzaj, peyzaj projesi ve peyzaj mimarlığı olgusunu ortaya çıkarmıştır. Ülkemizde ilk olarak, Ankara’da bulunan Yüksek Ziraat Enstitüsü bünyesinde 1946 yılında Ziraat Fakültesi'nde “Bahçe Mimarisi ve Ağaçlandırma Kürsüsü” olarak eğitim başlamıştır. Peyzaj mimarlığı bölümü şu an yaklaşık 42 üniversitede her yıl mezun vermektedir. Maalesef burada üniversitelerde ziraat, orman, mimarlık, kentsel ve çevresel tasarım gibi çeşitli fakültelerin çatısı altında eğitim almaktayız. Bu kadar farklı fakülte çatısı altında eğitim almak bu fakültelerdeki diğer meslek disiplinleriyle bazı noktalarda karşı karşıya kalmamıza sebep olmaktadır. Bu nedenle bakanlıklarda yerel yönetimlerde ve özel sektörde hakkımız olan istihdam olanaklarına sahip olamıyoruz.

Deprem felaketinde en acı şekilde gördük ki; yerleşim alanları, yeşil alanlar, sosyal alanlar, yollar olması gereken yerde olmayınca Gaziantep’te olduğu gibi yıkım olmamasına rağmen kriz yönetimi çok zorlaşmakta. Parklarımızın insanların gözünde güvenli ve hizmet alabilecekleri yerler olduğunu göstermesi bundan sonra yapacağımız parklara daha fazla fonksiyon yüklememizi gerektiriyor. Peyzaj mimarları olarak şehrin yeşil dokusunu doğru kullanımı, yeni alanların oluşturulacağı bölgelerin planlanması, şehrin su kaynaklarının korunması, rüzgar koridorlarının açık bırakılması gibi can alıcı konularda mutlaka bizlerde imar komisyonlarında yer almalıyız.

Son yıllarda peyzaj projelerinin ruhsat eki olması sebebiyle peyzaj proje ofisleri çoğalmaya başladı. Bu olumlu gelişme bakanlıklar, yerel yönetimler ve son dönemde özellikle yapı denetim şirketlerinde karşılık bulamasa da yapılacak lobi çalışmaları ile mezun sayımıza göre istihdam olanaklarına olumlu katkı yapacağını düşünmekteyiz.”

Sosyal Medyada Paylaş
GÜLŞAH SERT
Ekli Görseller