Yükleniyor...

Aile her şeydir

15 Şubat 2019

Bu ayki kapak konuklarımız Tuğba ve Nuri Develi çifti… Gaziantep mutfağını bir asrı aşkın süredir başarıyla temsil eden, ‘dünyanın en iyileri’ arasında yer alan Develi Restoranlarının 4. kuşak temsilcisi Nuri Develi ve zarif eşi Tuğba Develi ile gerçekleştirdiğimiz röportaja çiftin 4 buçuk yaşındaki kızları Ela ve 3 buçuk aylık kızları Pera da eşlik etti. Ekibimizi Florya’daki evlerinde ağırlayan Tuğba ve Nuri Develi çiftinin muhteşem misafirperverliği eşliğinde başlayan çekimler, çiftin 4 buçuk yaşındaki kızları Ela’nın da neşeli tavırlarıyla bir hayli renkli geçti… Başarılı iş ve sosyal yaşantılarıyla tanıdığımız Develi çiftini evlerinde çocuklarıyla beraber fotoğraflamak ve güzel bir röportaj gerçekleştirmek bizim için de oldukça keyifliydi… Omzuna ‘Aile her şeydir’ yazdıracak kadar ailesine düşkün olan Nuri Bey, eşini “Tuğba olduğu gibi olan, doğaçlama yaşayan, kalbi, yüreği güzel, çok iyi bir hayat arkadaşı” diye anlatırken, Tuğba Hanım ise eşini şu kelimelerle ifade etti: “Nuri, bu hayatta görüp tanıdığım en vicdanlı, en vefalı insan diyebilirim”… Tuğba ve Nuri Develi çiftinin, çocuklarına dair en büyük temennisi ise vicdanlı ve iyi birer insan olmaları… Mutlu yuvalarının kapısını Cemiyet’e açan Develi Yönetim Kurulu Üyesi Nuri Develi ile eşi Una Fabula Bebe markasının kurucusu Tuğba Develi, tanışma hikâyelerini, mutlu evliliklerini, sevgili kızları Ela ile Pera’yı, iş ve özel yaşamlarına dair merak edilenleri dergimize anlattılar… Güleryüzle, samimiyetle ve içten bir karşılaşmayla bize kapılarını açan Develi çiftine, misafirperverlikleri ve yakın ilgileri için Cemiyet ekibi olarak teşekkür ediyoruz…

 

Tuğba Hanım, çalışma hayatına yeniden adım attınız ve kendi markanızı kurdunuz… Nasıl doğdu Una Fabula?

Una Fabula, Ela’ya hamileliğim döneminde piyasada istediğim gibi nevresim - yatak takımları bulamamamla birlikte aklıma düştü. Olanlar ya çok klasik ya da popüler mağazaların hazır ürünleriydi. Benim istediğim ikisi de değildi... Birinin ölçüleri uymuyordu diğerinin ise tarzı. O dönem bu işi yapmak istediğime karar verdim.

 Kadınların iş hayatında olması konusunda ne söylemek istersiniz?

Kadınlar iş hayatının olmazsa olmazı. Tartışmasız, bir ülkede çalışan kadın nüfus ne kadar çoksa o ülke o kadar büyüyor.

Kadınların duygusal zekâlarının, çok yönlü düşünebilmelerinin ve empati yeteneklerinin erkeklere nazaran daha ileri olduğunu düşünüyorum.  Bazı meslek grupları toplumsal baskıyla kadın-erkek olarak ayrıştırılmış olsa da kadınların yapamayacağı bir meslek grubu olduğuna inanmıyorum.

 Tuğba Develi iş hayatında nasıldır? Olmazsa olmazları nelerdir?

Beni bu konuda eşim çok güzel yönlendiriyor. Benim risk almayı sevmeyen temkinli bir yapım var eşimin ise tam tersi… İlk başladığımda tabi ki zor oldu üretim süreci, atölye kurulumu, numuneler derken biraz dağıldım. Şu an iki çocukla işi devam ettirdiğimden benim için en önemli şey programlı olmak. Güzel ve çok güvendiğim bir ekip oluşturdum, herkesin kendi yolu var ve herkes kendi yolunda gayet iyi gidiyor.

 İşinizle ilgili ileriye yönelik bir hedef belirlediniz mi?

Una Fabula’nın iki farklı tarzı var, biri ithal ürünler diğeri atölyemden çıkan tamamı el yapımı ürünler. Özellikle el yapımı ürünleri yurt dışında toptan satış yapan bir web sitesine koydum ve geri dönüşler beni çok mutlu ediyor.  Önümüzdeki bahar kız çocukları için küçük bir koleksiyon yapacağım. Numuneler elime geldi ve çok içime sindi, o yüzden çok heyecanlıyım.

 Nuri beyin çalışma hayatına atılmanıza bakışı nasıl? Sizi teşvik etti mi?

Ben bu konuda çok şanslıyım, eşim full destek diyebilirim. Destek olmanın dışında çok iyi bir yol göstericidir.

 Bir gününüz nasıl geçiyor?

T:D: Biri 3 buçuk aylık, diğeri 4 buçuk yaşında 2 kızım var, güne çok erken saatlerde başlıyoruz. Ela’yı okula gönderdikten sonra Pera’yla havanın durumuna göre ormanda yürüyüşe çıkıyorum. Bu ikimize de çok iyi gelen anlardan… Sonrasında hızlıca çıkıp atölyeye geçiyorum. Sanırım beni en çok zorlayan şey atölye ile evimin arasındaki mesafe... Bu, hayatımın en hareketli dönemi diyebilirim. Ev, çocuklar, iş ve sosyal hayat arasında çoğunlukla o hafta nasıl bitmiş anlamıyorum.

 Özel ilgi alanınız var mı? Neler yapmaktan keyif alırsınız?

T.D: Annemin başlatıp benim yeni yeni heveslendiğim bir hobim var… Antika çay tabakları biriktiriyorum.

 Dâhil olduğunuz herhangi bir sosyal sorumluluk projesi ya da sivil toplum kuruluşu var mı?

T.D: Aktif olarak yönetim kurulunda olduğum bir dernek bu dönem için yok ama dışardan toplantılarına katıldığım, elimden geldiğince katkı sağlamaya çalıştığım dernekler var. Bunların içinde bu aralar en çok Bizim Çocuklar Derneği için çalışıyoruz.

 Nuri Beyi birkaç cümleyle anlatmanızı istesek?

Nuri bu hayatta görüp tanıdığım en vicdanlı, en vefalı insan diyebilirim. Sadece ben değil sanırım kime sorsanız size aile ve arkadaşlık bağının ne kadar kuvvetli olduğunu söyleyecektir. İşte de sosyal hayatta da hep heyecanlı çocuk gibidir ki bence iş bitirme kabiliyeti de bu yorulmayan ruhundan geliyor…

 Nuri Bey nasıl bir babadır, anlatır mısınız?

Bu soruyu keşke kızlarım benim adıma cevaplasa... Nuri kızlarına hayatını adamış bir baba diyebilirim. Pera henüz çok küçük ama Ela’yla Nuri’nin iletişimi harika… Bir tam günü yardım almadan, problem çıkmadan beraber geçirebiliyorlar. Baba kız kulübü diye bir kulüpleri var :) O gün neler yaptıkları neler yedikleri vs tamamen aralarında kalıyor ki bilmesem daha iyi diye düşünüyorum. Göz görmeyince gönül katlanıyor diyelim :) 

Nuri Bey, Develi Restoranlarının 4. kuşak temsilcisisiniz? Üniversite eğitimi tercihiniz ya da ileriye yönelik hedeflerinizi belirlerken aile firmanızda çalışma planınız var mıydı, o süreci anlatır mısınız?

Hep mimar olmak isterdim, babam da hiç baskı yapmadı bu konuda, tercihi bana bıraktı. Fakat ben üniversite eğitimi için ‘Turizm İşletme Bölümü’nü tercih ettim. Çünkü 2 yaşında babasını kaybetmiş 6 yaşında çalışmaya başlamış ve tırnakları ile kazıyarak bu markayı bugünlere taşımış bir babanın evladı olarak hem babama, aileme hem markamıza ve çalışma arkadaşlarıma karşı sorumluluğumun farkındaydım… Başta babamın ve onların bana olan güvenini boşa çıkarmamak için tercihimi bu yönde yaptım.

 Şirketteki görev ve sorumluluklarınız nedir? İş bölümü var mı aile arasında, anlatır mısınız?

Ben patron kelimesini hiç sevmem… Ben Develi’nin bir çalışanıyım, diğer yüzlerce çalışma arkadaşımız gibi. Diyelim ki dükkân çok yoğun, vale arkadaşlar yetişemiyor, misafirler araçlarını bekliyorlar, o zaman benim görevim valeliktir. Salonda garson arkadaşlar çok mu yoğun o zaman benim görevim garsonluktur. İyi bir lider ekibine komut veren değil onlarla beraber mücadele edendir.

 Kutu:

1912 yılında 30 metrekare alanda 3 kişiyle başlayan hikâyemiz, 2019 yılında 11 şubede yaklaşık bin 100 çalışma arkadaşımızla beraber devam ediyor.

Nuri Develi iş hayatında nasıldır? Olmazsa olmazları nelerdir?

Ben ne iş yaparsam yapayım büyük bir ciddiyet ve titizlikle yapmayı kendime misyon edinmiş birisiyim. Geleneklerden taviz vermeden yenilikçi ve vizyoner adımlar atmaya önem veriyorum. Artık rekabetçi ve agresif bir iş hayatı içinde kendinizi yenilemezseniz kaybetmeye mahkumsunuz. İşinizi iyi yapmak yetmez, tüketici alışkanlıkları çok hızlı değişiyor ve siz de bunu da takip etmelisiniz. Siz işinize bakmazsanız işiniz de size bakmaz.

 Genç bir işletmecisiniz, çalışanlarınızla aranız nasıl?

N.D: Ben onları çalışanlarımız değil ailem olarak görürüm daima. Biz bir ekibiz, onlara da her zaman, “başarı sizin başarısızlık bizim’ derim. Bir söz var ya, ‘mutlu hanım mutlu hayat’ diye, ben derim ki ‘mutlu çalışan mutlu iş hayatı’... En son Florya’da onlar için bir kütüphane kurduk ve aynı zamanda onlara her hafta psikolog desteği veriyoruz. Geçenlerde psikolog bana, “Nasıl oluyor da burada herkes seni çok seviyor ve sana çok güveniyor” dedi, çok mutlu oldum bunu duyduğuma. Çünkü sevgi bağı tüm engelleri aşar. Hepsinin çocukları benim yeğenimdir, isimleri ile bilirim. Geçen teknik servis geldi, “Nuri bey dün gece oğlum Kaan ‘Nuri amcayı ara’ diye ağladı” dedi. “Niye aramadın o benim yeğenim” dedim, ertesi gece yine ağlamış, aradı, mutlu oldum.

Ama diğer taraftan bilirler iş yeri içinde disipline çok önem veririm, konu iş olunca benden çekinirler. Hatayı affederim yeter ki kötü niyet ve yüz kızartıcı bir durum olmasın, aksi durumda tersim terstir. Yanlış yapanla çalışırım, yanlış kişiyle çalışmam.

 Avantajı muhakkak vardır ancak dezavantajı da var mı aile şirketinde çalışıyor olmanın?

N.D: Her şeyin olduğu gibi artıları eksileri vardır elbet, ne yazık ki aile şirketlerinde kuşaklar arası çatışmalar sonucu birçok şirketin yara aldığını görüyoruz. Ben üniversitede bitirme tezimi aile şirketlerinde kurumsallaşma üzerine yaptım. Şirketleri bugünlere getiren geleneklerden taviz vermeden kurumsal kimliği oturtmak şart. Bu çok önemli olmasına rağmen sancılı bir süreçtir. Ama zorluklar olmadan başarı da gelmiyor. Bakkalı süpermarket yapıp süpermarketi bakkal zihniyeti ile yönetemezsiniz. Çok şükür babam vizyoner ve yeniliklere açık bir insan… Daima bizlerin önünü açar, ondan dolayı biz ailecek bir problem yaşamadık.

 Gaziantep’in gastronomi konusunda gelişmesini, mutfağın koruma altına alınmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bunun İstanbul’daki yansımaları nasıl?

N.D: Dünyada Fransız, İtalyan, Uzak Doğu gibi mutfaklar var ancak biz çok şanslı bir ülkede yaşıyoruz çünkü Fransız mutfağı, Paris ya da Lyon mutfağı diye ayrılmıyor. Bizim ülkemizde öyle bir zenginlik var ki Kayseri, Rize, Ege, Hatay ya da Gaziantep mutfağı… Mutfak zenginliğimiz saymakla bitmez ve biz Gaziantepliler çok daha şanslıyız çünkü ülkemizin en zengin mutfağına ev sahipliği yapıyoruz.

 Mutfağımızın korunma altına alınması mutluluk verici bir gelişme. Bizler de dünyanın başkentlerinden biri olan İstanbul’dan bu mutfağı dünyaya tanıtıyoruz. Gaziantep son zamanlarda ciddi bir değişimin içine girdi, çıta yükseldi, yapılan yatırımlar şehre değer katıyor. Emeği geçen herkesin ve özellikle de bu değişimin baş mimarı olduğunu düşündüğüm Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’in hakkı ödenmez.

 Babanızdan elde ettiğiniz en büyük kazanım nedir?

N.D: Herkesin bir kahramanı vardır, benim kahramanım da babamdır. Onun bıraktığı itibar bizim en büyük mirasımızdır. Babam bize helali, haramı, dürüstlüğü, iyi insan olmayı, çalışmayı öğretti. En büyük öğretmenimdir kendisi, onun hakkı ödenmez. Dilerim bir gün çocuklarım da benim babamla duyduğum gurur kadar benimle gurur duyarlar. Kolumda babamın imzası var, omzumda ise ‘la familia este todo’ yazıyor... Aile her şeydir.

 Uzun vadede şube sayısını arttırmak ya da farklı illere şube açmak gibi yeni yatırım planınız var mı?

N.D: Önemli olan şube sayısını arttırmak değil, önemli olan kaliteyi koruyarak kontrollü bir şekilde büyümek. Tabi ki bizler iş adamları olarak ülke ekonomisine katkı yapmalı ve istihdam sayısını artırmalıyız, bu bizim ülkemize olan borcumuz. Ancak ben kontrol edemeyeceğim ve başarılı olmayacağım işe imza atmam. Ama Allah tabi ki ülke ekonomisine katkı sunmayı ve Gaziantep mutfağını tanıtmak için yeni projelere, doğru zamanda imza atmayı nasip etsin.

 Farklı sektörlere yatırım yapmayı düşündünüz mü hiç?

N.D: Herkes bildiği işi yapmalı diye düşünüyorum. En önemlisi de yaptığım işi seviyorum ve bundan dolayı farklı sektörleri düşünmedim. Çok şükür sektörümüzde lider markalardan biriyiz, buna sahip çıkmak en büyük yatırım zaten. Sen işine bakarsan işin de sana bakar.

 Gaziantep eğitim konusundaki durumu hepimizce malum ve siz de memleketinize bir okul yaptırarak katkıda bulundunuz… Yakın zamanda Gaziantep Valisi Davut Gül de hayırseverlere yatırım çağrısı yaptı, neler söyleyeceksiniz bu konuda?

N.D: Benim babam 22 yaşında İstanbul’a gelirken valizine Gaziantep sevgisini koymuş ve doğduğu topraklardan hiç kopmamış. Ben İstanbul’da doğdum, büyüdüm ama kızım Ela, ‘Nerelisin’ diye sorduklarında ‘Gaziantepliyim’ diyor. Çok şükür biz de memleketimiz Gaziantep’te annemizin ve babamızın adını yaşatacak bir okula imza attık. Dilerim bizlerin çocukları da Gaziantep’e olan borçlarının bilinci ile ileride memleketimize katkı sağlarlar ve bu katkının eğitim üzerine olmasını temenni ederim. Ülkemizin gelecek hedeflerine varması için eğitim çıtamızı hep yükseltmeliyiz.

 Gaziantep’e ne sıklıkla geliyorsunuz?

N.D: Fırsat buldukça Gaziantep’e gelmeye özen gösteriyorum.

 Gaziantep sizin için ne ifade ediyor? Anlatır mısınız?

N.D: Benim kahramanım olan babamın doğduğu, büyüdüğü yer Gaziantep… Oraya gelince, sokaktaki çocuklara bakınca sanki babamın çocukluğunu görüyorum.

 Sizin var mı özel ilgi alanlarınız? Nelerden keyif alırsınız?

N.D: Şiir yazmayı severim, kişisel gelişim ve biyografi kitapları okurum. Aynı zamanda fotoğraf çekmeyi severim ve mutlaka her gün spora gitmeye özen gösteririm. Ailece yeni yerler görmeyi seviyoruz, ‘çok okuyan mı çok gezen mi’ derler ya hem okumak hem gezmek ve gözlemlemekten keyif alıyorum. Saat koleksiyonu yapıyorum aynı zamanda.

 Spora meraklısınız…

N.D: Ben çocukluğumdan bu yana spor yaparım. Bir dönem profesyonel hentbolcuydum lisedeyken. Teknik direktörle bir tartışmam oldu ve bıraktım, o günden sonra da bir daha hentbol topunu elime almadım. Takım da Türkiye şampiyonu oldu. Askerde basketbol donanma takımına seçildim, şampiyonluk kazandık. Ne spor olursa olsun çok iyi olmasam da ilgilendim. Eskiden çocukken fasulye derlerdi zayıf olan çocuklara, fasulye olmam ben çünkü tüm sporlar mücadele içerir ve ben mücadeleci bir kişiyimdir.

 Çocukluğumdan bu yana futbol oynarım hala da oynarım… Sokakta top oynayan çocuklar gördüğümde arabamı kenara çeker onlara katılırım. Haftada bir halı sahaya giderim. Aslında Beşiktaş alt yapısı vaktinde istemişti beni, babam eğitimden geri kalırım diyerek yollamadı. Babanın da sözünün üstüne söz olmaz.

 İyi bir Beşiktaşlısınız, çocuklarınız da Beşiktaşlı mı?

N.D: Hayatımda bir kere yaz okuluna kaldım, bir dersten o da Beşiktaş maçı ile sınavın aynı güne denk gelmesinden dolayıydı. Şimdi olsa yine İnönü’ye gitmeyi tercih ederim, yenilmesek iyiydi ama:) Çocuklarım her konuda özgür, onlara yol gösteririm ama kararlarına saygı duyarım. Bir konu hariç, zaten Ela her maça benimle geliyor, Pera da bir yaşını alsın o da gelecek. Benim çocuğum Beşiktaş’tan başka takım tutamaz. Tuğba’yla her maça giderdik evlenmeden önce hem de kapalı tribünde izlerdik maçları… Babasıyla tanışmadan önce ‘Baban hangi takımlı’ diye sormuştum. ‘Beşiktaşlı’ olunca ‘tamam’ dedim, bu iş olur.

 Alışverişe düşkün olduğunuzu biliyoruz… Anlatır mısınız bu tutkunuzu?

N.D: Ben moda, trend takip etmem. Başkaları tarafından nasıl göründüğümü ise hiç önemsemem. Kendime yakıştırdıysam ve kendimi iyi hissediyorsam tamamdır. Gece yatmadan önce ertesi gün ne giyeceksem hazırlarım.

 Tuğba hanımı birkaç cümleyle anlatmanızı istesek?

Hayat bir tiyatro sahnesi ve herkes çok fazla rol biçiyor kendine. Tuğba olduğu gibi olan, doğaçlama yaşayan, kalbi, yüreği güzel, çok iyi bir hayat arkadaşı…

 Peki, nasıl bir annedir Tuğba Hanım?

Kızlarımın ve benim üstüme titriyor, o bizim kıymetlimiz…

 Sizi mutlu bir evliliğe götüren tanışma hikâyenizi paylaşır mısınız bizimle? 

N.D: Tuğba komşu kızı… Babam Gaziantep’te, “Komşu kızı almak kalaylı tastan su içmeye benzer” denildiğini söylerdi. Tuğba taşındığımız sitede oturuyordu.

 T.D: Sitede kızlar, “Buraya bir çocuk taşındı” diye konuşuyorlardı ama görmemiştim. Sonra Nuri yanıma geldi ve bana, “Merhaba ben yeni komşunuz” dedi… Kendine öylesine güvenen bir tavırla gelmişti ki sonra her şey çok hızlı gelişti. Ben Amerika’da okuyordum, açıkçası nasıl olacak diye düşünürken o süreçte bağımız hiç kopmadı Nuri’yle…

 N.D: Tuğba Amerika’dan döndükten sonra ben askere gittim, gitmeden önce kararımı vermiştim ama... Tuğba hiçbir zaman bana, “Ne zaman evleneceğiz” diye sormadı çünkü biz çok keyifli bir ilişki yaşıyorduk ve açıkçası aşkın olduğu yerde bunun pek önemi olduğunu düşünmüyordum… Kendimi hazır hissetmem gerekiyordu. Askerden geldikten sonra ‘tamam’ dedim kendi kendime ve Tuğba’ya Paris’te “Benimle evlenir misin” diye sordum, iyi ki de sormuşum.

 Geride bıraktığımız zaman ve özellikle anne baba olmak evliliğinize neler kattı? Anlatır mısınız?

T.D: Nuri’yle bizim geçmişimiz var, uzun zamandır beraberiz… Bence çocuklar ilişkimize farklı bir boyut kattı. İkimiz de birbirimizi yıllardır tanısak da çocukların aramıza katılmasıyla farklı özelliklerimizi keşfettik.

 Evliliğinizin olmazsa olmazları nedir?

T.D: Pazar günleri büyük aile günüdür. Pazar günü yardımcı ablamız da izinli oluyor, biz genelde günü hep Arif babalarda noktalamaya özen gösteriyoruz…

 Birbirinizin en çok beğendiğiniz/takdir ettiğiniz özelliklerini sorsak?

ND:

T.D: Nuri’nin ailesine olan düşkünlüğü ve özverisi…

 Peki, eleştirdiğiniz yönler de oluyor mu? 

T.D: Olmaz mı?  Baba kız (Ela) bir olup çok üstüne oynuyorlar.  Ben Nuri’ye göre daha disiplinliyim hatta bence tüm ailede bir ben disiplinliyim diyebilirim...

 Özel günlerde ritüelleriniz var mı?

T.D: Özel günler elbette hayata renk katıyor. Sevgililer günü ve evlilik yıldönümümüzü pek değil ama özellikle doğum günlerimizi kutlamayı seviyorum…

 Birlikte neler yapmaktan keyif alırsınız?

T.D: Pazar günü Nuri’nin çalışmadığı tek gün. Çoğunlukla ona teslim oluyoruz, bazen bir bakmışız Heybeli Ada’dayız, bazen bir bakmışız Balat’ın, Taksim’in arka sokaklarında ailece yürüyoruz.

Seyahat etmeyi de atlamayalım:) Henüz Pera’yla kısmet olmadı ama çok merak ediyorum büyüyen kadromuzla tatil nasıl olacak, nasıl bir macera bizi bekliyor…

 Çocuklarınızdan bahseder misiniz? Neler söylemek isterdiniz onlar hakkında? Onları yetiştirirken özellikle dikkat ettiğiniz hususlar var mı?

T.D: Hayat çok bencilleştirdi insanları. Ela’yla da Pera’yla da ilgili elbette çok hayallerim var ama hep diyorum; bu bencil hayatta onlar hep veren, üreten olsunlar, vicdanlı ve adil olsunlar. İnşallah doğru insanlar çıkar karşılarına... Bin bir emekle büyütüyoruz çocuklarımızı, durumumuz el verdiğince iyi okullarda okutmaya çalışıyoruz ama her şeyin sonunda tek istediğimiz, vicdanlı, iyi birer insan olmaları.

 Çocuk yetiştirme konusunda farklı düşündüğünüz noktalar oluyor mu?

T.D: Ben daha disiplinliyim. İlerdeki okul tercihimi buna göre yapmayı hedefliyorum.

Nuri daha rahat ve Ela’nın öyle daha mutlu olacağına inanıyor :) İkimizin de arzusu Ela’nın en önce mutlu, etrafına da mutluluk veren, saygılı bir dünya insanı olması…

 Hanginiz daha kuralcısınızdır?

T.D: Hiç şüphesiz ben ☺

 İşten çıkıp eve geldiğinizde akşam saatlerini nasıl değerlendirirsiniz?

T.D: Nuri iş dolayısıyla eve çok geç geliyor o yüzden vakit yaratabildiği her an Ela’yı alıp çıkıyor.

 Peki, hafta sonlarını nasıl değerlendirirsiniz?

Pazar günleri bizde aile günü… Artık bunu ritüel haline getirdik.

 Tatil anlayışınız nedir? Dinlendirici mi olmalı, aktif mi?

T.D: Nuri’yle biz daha çok aktif tatilleri seviyoruz.  Benim favori rotam New York. Nuri ise Paris aşığı… Çocuklar seyahat rotamızı çok etkilemedi sadece kaldığımız yerlerin onlara uygun olmasına dikkat ediyoruz. Mesela otel yerine ev kiralamayı tercih ediyoruz, çok daha konforlu oluyor çocukla…

Sosyal Medyada Paylaş
Ekli Görseller