Yükleniyor...

Evliliğimizin olmazsa olmazı uyum

15 Haziran 2022

Bu ay kapak konuklarımız Tayga Gedik Akınal - Mete Akınal çifti. Doğma büyüme İstanbullu olan, eğitiminin büyük bölümünü de orada tamamlayan, halen çalışmalarını DMC Müzik’te PR manager olarak sürdüren Tayga Hanım ve Akınal Ayakkabı Yönetim Kurulu Üyesi Mete Bey ile eşsiz tarihi dokusuyla Gaziantep Sanat Kulübü’nde keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Genç çifte samimi ve içten sohbetleri için çok teşekkür ediyoruz…

Üniversite eğitimleri sırasında İstanbul’da tanışan çift, birlikte seyahat etmekten, yeni yerler keşfetmekten ve anı biriktirmekten keyif aldıklarını anlatıyorlar. Mete Bey, sağlıklı bir birliktelik için iki insanın da birbirini desteklemesinin önemli olduğunu belirtirken Tayga Hanım ise evliliklerinin olmazsa olmazını ‘uyum’ olarak ifade ediyor ve ekliyor: “Uyumlu olmadığımız konularda da ikimiz de fedakarlık yapabiliyoruz. Çoğu zaman farklı şehirlerde olduğumuz için iletişimde olabilmek ve şartlara anlayış göstermek bize iyi geliyor.”

Tayga Hanım kendinizden bahseder misiniz?
1994’te İstanbul’da doğdum. Anaokul ve ilkokulu Enka Okullarında okudum. En sevdiğim anılarımın olduğu Üsküdar Amerikan Lisesi mezunuyum. Sonrasında Koç Üniversitesinde ekonomi-işletme çift ana dal okudum. Hem dil hem de yeni kültürleri tanımam için ilkokuldan bu yana yazları genelde yurt dışında yaz programlarına gittim, üniversitede de exchange ile bir dönem New York’ta Columbia Üniversitesinde okudum.
Babam Eskişehirli, annem ise Selanik’ten... İkisi de öğretmen çocuğu, babam da annem de tanıdığım en çalışkan insanlardandır. Ben de ikisinin de çalışma felsefesi ve disiplinini hep devam ettirmeye çalışırım. Babam Mülkiyeli. Kariyerine hesap uzmanı olarak başlamış, sonrasında Doğan Holding’de uzun yıllar yönetici olarak çalıştı, CEO’luk görevi yaptı. Annem ise Boğaziçi İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunu. Hürriyet Gazetesinde köşe yazarı aynı zamanda sanatçı, şarkı söylüyor sahne yapıyor, Haçiko Derneğinin kurucusu ve başkanı.

Mete Bey, kendinizi tanıtır mısınız?
Ben üç çocuklu bir ailenin ortanca çocuğuyum. Benden iki yaş küçük bir erkek kardeşim ve dört yaş büyük kız kardeşim var. Gaziantepli pek çok aile gibi biz de büyük aile avantajlarını küçükken yaşayabildik. Kuzenler ve baba tarafının kuzen çocuklarıyla beraber büyüdük. Öğrenim hayatımda hep sorgulayan ve neden sonuç ilişkisini kurmaya çalışan biri oldum. Ayten-Kemal AKINAL Anadolu Lisesini üçüncülükle kazandım, burada MF olarak eğitimimi tamamladım. Lise eğitimimin aksine üniversite bölümümü TM üzerinden seçerek Koç Üniversitesi Ekonomi bölümünde okudum. 2011-2012 döneminde AFS programının belirli sözlü ve yazılı sınavlarını geçtikten sonra İsviçre’ye giderek kültür değişim programının bir parçası oldum. AFS programı tamamen gönüllülük üzerine kurulu bir düzene sahip olduğundan sizi misafir eden aile veya aileler size dili ve kültürlerini öğretebilmek ve sizden de sizin kültürünüzü öğrenebilmek için gerçek anlamda uğraşıyorlar. Bir senelik AFS programı boyunca beni misafir eden üç farklı ailede de farklı şeyler öğrendim ve tecrübe edinme fırsatı buldum. Gelişimime çok katkısı olduğunu düşündüğüm tecrübeler arasında beni misafir eden aile ile gençlik sirkinin mutfağında çalışmak, İsviçre’de bir hafta sirk karavanında yaşamak, İsviçre dağlarında kalarak bir çiftçiye merasındaki tamirat ve arazi düzenleme işlerinde yardım etmek ve orman ile şehrin buluştuğu noktalarda doğal böcek ilacı olan kertenkeleler için ev inşa etmek var. Bunlar gibi farklı tecrübeler sayesinde doğa, çevre ve insan bilincim daha fazla artmış oldu. 2017’de Koç Üniversitesi Ekonomi bölümünü strateji sertifikası ile bitirdikten sonra hemen aile şirketindeki görevimde yetiştirilmek için işe başladım.
Aile şirketlerimizden Akınal Ayakkabıcılıkta 2017’de dış ticaret bölümünde iş hayatım gerçek anlamda başlamış oldu. Şu anda yönetim kurulu üyesi olarak görev alıyorum.
Eğitim ve işin dışında araştırmayı seven bir insanım. Bu sebeple sürekli okur ve izlerim. Öğrenmenin diğer bir yolunun da gezmekle ve görmekle tamamlandığını düşünen biriyimdir. Zaman bulabildikçe öncelikli olarak doğal güzellikleri olan yerleri ve tarihi şehirleri gezmekten zevk alırım.

Tayga Hanım çalışma hayatınızdan bahseder misiniz? Neler yapıyorsunuz?
Çalışma hayatıma PWC’de başladım. Bir buçuk sene firmaların denetimlerinde yer aldım. Sonrasında sosyal medyanın geleceğine çok inandığım için o alanda eğitim aldım ve dijital medya ve PR alanlarında çalıştım. Şu an DMC’de PR manager olarak çalışıyorum. Sanatçılarla ve ekipleriyle single/albüm çalışmaları öncesi dijital ve konvensiyonel medyadaki pazarlama planlarını çıkarıyoruz ve uyguluyoruz. Babamın iş alanından başlayıp yavaşça anneminkine döndüm diyebiliriz:) Müzik de her zaman ilgimi çeken bir alandı, o alanda bir şeyler yapabilmek çok keyifli. Müzik sektöründen çok önemli kişilerle çalışma fırsatım oluyor. Durmadan yenilenen bir sektör ve stratejiler, zevkler çok çabuk değişebiliyor. Bsiu sebeple bana ayrı bir keyif veriyor.

Mete Bey siz çalışma hayatınızdan bahseder misiniz? Aile şirketinizdeki görev ve sorumluluklarınız nelerdir?
Ben hayatı planlı yaşamayı seven bir insanım. İş hayatında bir insanın kendisini daha iyi geliştirebileceği yerin ise farklı şirketler olduğunu düşünürüm. Aile şirketindeki görevime okulu bitirir bitirmez başlamak zorunda kaldım. Planlarımda iki yıl başka bir şirkette görev yapmak ve sonrasında başlamak vardı ancak buradaki görevimde yetiştirilmek üzere bazı planlarımı iptal ederek aile şirketindeki ilk görevime başladım. Şu anda aile şirketinde yönetim kurulu üyesi vasfı ile Akınal Ayakkabıcılık ’ta ihracat ve ithalat işlemlerinin yürütülmesinden ve iş geliştirmeden sorumluyum. 6 sigma ve yalın üretim konularını benimsemiş bir insanım. Bu çizgide de hem hayatımdaki işleyişi hem de iş yapış yöntemlerimi değiştiriyorum.

İş hayatınızdaki olmazsa olmazlarınız nelerdir?
M.A.: İş hayatımda olmazsa olmazlarım çok nadirdir. Her insanla çalışabilirim. Tek olmazsa olmazım teknolojidir. Çalıştığım insanları kullandığım veya kullanacağım teknolojiye entegre etmeye veya öğretmeye çalışırım.

Üyesi olduğunuz herhangi bir sivil toplum kuruluşu ya da dernek var mı?
M.A.: Tayga’nın annesinin kurduğu Haçiko’ya üyeyim. İkisinin de diğer yönetim kurulu üyelerinin ne kadar severek ve özveriyle çalıştıklarını ilk elden görebiliyorum. Onlar kadar aktif olamasam da özellikle proje aşamalarında dahil olmaya çalışıyorum. Onun dışında hem Gaziantep Genç İş İnsanları Derneği’ne (GAGİAD) hem de Gaziantep Sanayi Odası’na (GSO) kayıtlı 45 yaşından genç iş insanlarının bir arada olduğu Yeni Nesil Sanayici Platformu’na üyeyim. Bu platformun ana amacı eğitimler ve farkındalık yaratarak nesiller arası geçişlerde yaşanan farklılıkları azaltmak ve şirketlerin diğer nesillere geçmesini, güncel değişimler ve teknolojiler hakkında hızlıca bilgi almasını sağlamaktır. Benim olduğum ana küme de Metavers kümesi.

Tayga Hanım, Mete Beyle tanışma hikâyenizi dinleyebilir miyiz?
Mete’yle üniversitede tanıştık. Ben tam Amerika’dan dönmüştüm o sebeple ders programım biraz kaymıştı, normalde o dönem almayacağım bir dersi almam gerekti, biraz şans oldu. Operations Management dersinde bir grup projesi vesilesiyle tanışmış olduk.

Evlilik sürecinden bahseder misiniz, nasıl geçti?
T.G.A.: Evlilik süreci aslında keyifli geçti, çok stresli anlarımız olmadı. Ben İstanbul’da olduğum için Tülay anne hem ev yerleşmesi hem de düğün hazırlıklarına çok yardımcı oldu. Mete de ben de çok detaylara takılmayız, Mehmet abi ve Hazal’la (ByMehmet) ve çalışmıştık düğünde, zaten çok tecrübeliler biraz onlara bıraktık.
Mete Bey, tanışma hikâyenizi ve evlilik sürecini bir de sizden dinlemek isteriz…
Hayatta belirli planlarım olduğu gibi her zaman ‘nasıl bir eşim olsun?’ diye düşünmüş ve kafamda belirli bir çerçeve oturtmuştum. Tayga ile üniversitede aynı dersi aldıktan sonra tanışmıştık ve sonrasında aradığım insan o olduğunu hemen anlamıştım. Onun da tabii aynı düşüncede olması gerekiyordu ve bu noktada sanırım hem Gaziantepli olup hem yemek yapmayı bilen biri olmam etkili oldu.
Ailelerimizin yaşam tarzları birbirinden farklı fakat ortak olan şeylerden bir tanesi her zaman çocuklarının mutluluğunu düşünmeleri. Bu noktada da bize her zaman destek oldular. Farklı şehirlerde olduklarından sık bir araya gelmeseler de çok iyi anlaşıyorlar.

Evlilik sizin hayatınıza neler kattı, nedir sizce mutlu bir evliliğin olmazsa olmazları?
M.A.: Sadece mutluluk değil sağlıklı bir birliktelik için iki insanın da doğru zamanda alttan almayı bilmesi ve birbirini desteklemesi gerektiğini düşünüyorum.

Eşinizi birkaç cümleyle anlatmanızı istesek?
M.A.: Tayga istediği şeyleri başarabilecek güce sahip çalışkan, başarılı ve merhametli biri. Hayvan ya da böcek olsun hiçbir canlıya zarar veremeyecek bir merhamete sahip.

Birlikte neler yapmaktan keyif alırsınız?
M.A.: En keyif aldığımız şey gezmek, görmek ve beraber anı biriktirmektir.

Tayga Hanım eşiniz Mete Beyi anlatmanızı istesek, neler söylemek istersiniz?
Mete çok iyi niyetlidir, çevresindekilere yardım edebileceği bir konu varsa mutlaka elinden geldiğince işlerini halletmeye çalışır. Sohbeti çok keyiflidir. Sorumluluk bilinci inanılmaz yüksek biri, işini çok seviyor ve keyifle yapması bence iç huzuruna çok yansıyor. Kendi doğruları olan biri olduğu için biraz inatçı gözükür ama işin gerçeği prensiplerine bağlı olması ki, ben bu özelliğini de çok seviyorum.

Evliliğinizin olmazsa olmazları neler?
T.G.A.: Uyum sanırım. İkimizin de genelde yapmayı sevdiği şeyler benzer. Seyahat etmeyi severiz, gündem konularını konuşmayı, çözüm üretmeyi severiz. Uyumlu olmadığımız konularda da ikimiz de fedakarlık yapabiliyoruz. Çok kavga gürültü sevmediğimiz için de ikimiz de ılımlıyızdır. İki dakika tartışır başka konuya geçeriz. Çoğu zaman farklı şehirlerde olduğumuz için iletişimde olabilmek ve şartlara anlayış göstermek bize iyi geliyor.
Farklı bir şehir, farklı bir kültür…

Gaziantep’te geçen günlerinizden bahseder misiniz? Alışma süreciniz nasıl geçti? Buradaki günleriniz nasıl geçiyor?
T.G.A.: Ben yapı olarak sanırım biraz daha kolay adapte olabiliyorum. Yarın Mete, ‘Yeni Zelanda’ya taşınıyoruz’ dese eşyalarımı alıp gidebilirim ama her zaman bir özlem oluyor insanın içinde. Gaziantep’teyken İstanbul’daki yaşantımı, arkadaşlarımı ailemi özlüyorum. Şehir dışındayken de aynı şekilde Gaziantep’i ve buradaki ailemi. Sanırım hayatta birçok ev diyebileceği yeri olanların içlerinde hep diğer şehirlerden bir parça kalıyor. Ama birçok farklı şehri aynı anda yaşayabildiğim için de kendimi şanslı hissediyorum. Gaziantep’e de ilk taşındığımda çok az tanıdığım olduğu için zorlandım ama Mete’nin ailesi bana çok yardımcı oldu. Kendimi hep bir ailenin parçası gibi hissettim. Bir yere gidiyorlarsa mutlaka beni de çağırdılar. Her geçen gün daha çok alıştığımı hissediyorum. İstanbul’a da zaten işimden ve ailemden dolayı çok gidip geliyorum, o yüzden güzel bir denge kurduk.
Gaziantep’teyken akşamları ve hafta sonları genelde ailemizle oluyoruz, başından beri ailenin bir parçası olarak hissettiğim için çok keyifli zaman geçiyoruz. Pazar mangal oluyor, bol sohbet ediyoruz, hafta içi akşamları da mutlaka beraber oluyoruz. Hafta sonları Mete’yle Gaziantep’teysek turist gibi gezmeyi seviyoruz. Hanlara gidiyoruz, yeni açılan yerleri keşfediyoruz. Gaziantep hayvan barınağına uğramaya çalışıyoruz, 2 ile 4 arası misafir kabul ediyorlar sadece gitmek isteyenler için:) Kalealtı da sanırım Gaziantep’te en sevdiğim yer. İlk taşındığımdan beri kendi başımda orada gezmekten, tanıştıklarımla sohbet etmekten çok keyif alıyorum. Onun dışında zaten Gaziantep’te olduğumda home office olarak çalıştığımdan bilgisayarımı alıp Iconova civarlarında çalışıyorum, bir dönem gerçekten Iconova’daki Starbucks ofisim gibiydi.

Gaziantep’e daha önce gelmiş miydiniz?
T.G.A..: İlk defa Mete’yle geldim. Türkiye’de aslında annemlerle konserlerinden ötürü birçok şehre gittim. Adana, Mersin, Şanlıurfa’ya da gelmiştim ama Gaziantep hiç denk gelmemişti. Şehri ilk Mete’nin gezdirmesi benim için çok iyi oldu çünkü hem Gaziantep’i hem de kültürünü çok seviyor ve araştırıyor. O yüzden bir arkadaş grubumuzla gelmiştik, bize çok güzel rehberlik yaptı, her yeri tarihiyle beraber anlatarak gezdirmişti.

Mutfakla aranız nasıl?
T.G.A.: Mutfakla aram pandemiden önce yoktu. Pandemide bir yemek telaşı sarınca anneannemle telefonda İstanbul’da yediğim bütün yemekleri yapmayı öğrendim. Fakat tabii büyüklerimiz ölçülü yemek yerine hep göz kararı yaptığı için ancak birkaç denemede istediğimi tutturdum, artık her tarifimi yazılı hızlı bir şekilde yapabiliyorum:) Evde deniz ürünleri ve balık yapmayı çok seviyorum, dışarıda yediklerimizden kesinlikle çok daha güzel oluyor. Mete de bu arada yemek konusunda çok iyi, o evdeyse yemek genelde onda oluyor.

Gaziantep mutfağını deneyimlediniz mi? Var mı favori yemeğiniz?
T.G.A.: Tabii ki, Gaziantep yemekleri zaten tartışılmaz inanılmaz bir birikim ve tat. Benim favorim yuvalama sanırım, her zaman bıkmadan yiyebiliyorum. Mete inanılmaz ilgilidir Gaziantep mutfağına, Tülay anneyle o da çocukluğunda mutfakta vakit geçirmeyi çok severmiş, mutfakta çok iyi o yüzden. Evde de ondan denemelerimiz oluyor ama mideme çok baharat ve acı iyi gelmediği için versiyonlarını yapıyoruz, genelde ailemizin büyüklerindeki o tadı yakalayamıyoruz. O yönden şanslıyız ki asıl Gaziantep mutfağının yemeklerini aile evlerinde yiyebiliyoruz.

Özel ilgi alanlarınız var mı?
Nelerden keyif alırsınız?
T.G.A.: Seyahat etmekten, yeni kültürler keşfetmekten keyif alıyorum. Pandemide bir süredir ara verdiğim ama çok uzun yıllar çaldığım piyanoya tekrar başladım. ‘Müzik ruhun gıdasıdır’ derler, gerçekten bana çok iyi geldiğini fark ettim. Tenis oynamayı da seviyorum, yeni müzikleri keşfederek kendi başıma yürüyüş yapmayı da. Herkes gibi çok eskiden beri her şeyimi paylaştığım arkadaşlarımla saatlerce vakit geçirmek beni çok mutlu ediyor.
İstanbul’dayken genelde annemle yapışık ikiz gibiyiz, birbirimizin arkadaşlarıyla da çok vakit geçiririz. Onun kurduğu Haçiko Derneği ile ilgili yaptıklarımız/yapacaklarımız beni çok heyecanlandırıyor. Bir cana dokunmak çok başka. Gerek maddi yardımla gerek zaman ayırıp sahada birebir çalışarak sokak hayvanlarına yardım etmeye çalışıyoruz.
Neredeyse ölmek üzere olan canların, tedavi sonrası kuyruklarını sallayarak veya mırlayarak videolarını görmekten daha büyük bir mutluluk yok sanırım. Annemle de özellikle Haçiko Derneği ile ilgili durmadan projeler üretip, nasıl geliştirebiliriz diye kafa yorarız. İstanbul’da yeni açılan Haçiko Yaşam Çiftliği’nde kurtardığımız köpekler, bir eşek ve sıpamız var. Annem çok özverili çalışıyor, ona destek olabildiğim her konuda mutlu oluyorum.

Mete Bey sizin özel ilgi alanlarınız var mı?
Öğrenmek ve gelişmek için araştırma yapmak, okumak ve izlemek özel ilgi alanlarımdan biridir. KAIZEN de bu açıdan sevdiğim konulardan biridir.

Seyahat etmeyi sever misiniz?
M.A.: Seyahat etmek en sevdiğim aktivitelerden biridir. Nişanlıyken daha çok uçak yolculuğu yapardım. Her hafta Tayga’yı görmeye İstanbul’a gider ve geri dönerdim. Şimdi o kadar vakit bulamasak da zaman yaratabildikçe yeni planlar yapıp haritamızdan bir şehir daha siliyoruz.

Tatil ve dinlence anlayışınızdan bahseder misiniz? Kültür, doğa, deniz… Tercihiniz hangi yönde?
M.A.: Benim için her dönemin farklı bir güzelliği vardır. Her zaman doğası güzel olan mekanların yeri farklıdır benim için. Yazları, vücudumu ve zihnimi dinlendirmek için daha çok deniz ve kum tatillerini tercih ediyorum. Kışın ise kayak tatilini tercih ediyorum. Çok meşakkatli ama pistte verdiği keyif çok farklı. Pandemi döneminde ara verdik ama ben board, Tayga ise kayak kayıyor ve sabahları beraber çıkıp ancak akşam yemeğe dönüyoruz. Yeni kültürler keşfetmenin kişinin gelişimi için çok önemli olduğunu düşünüyorum. Daha çok kültürel tatilleri baharlarda planlıyoruz, daha kısa süreli hafta sonları gidebiliyoruz.

Favori şehriniz ve mekânınız var mı?
M.A.: Çok var. Tayga da ben de seyahat etmeyi çok seviyoruz. Bir senemi geçirdiğim İsviçre’nin yeri bende apayrı. Orada bulunduğum dönemden arkadaşlarım ile halen iletişim halindeyim. Onların çizdiği, daha az bilinen doğa güzelliklerinin olduğu rotalara gidebiliyoruz. Oranın hem kültürünü hem düzenini çok seviyorum. Ne kadar gitsem de ziyaret edecek yeni rotalar yaratabiliyorum. Orada da favori rotam daha doğa ile iç içe olduğu için Lauterbrunnen ve çevresindeki SPA otelleri. Aynı zamanda Zermatt kış tatillerinde kayak için ilk tercihim. İsviçre dışında seyahat etmekten en keyif aldığım şehir Prag.

Mete Bey bir Gaziantepli olarak sizin mutfakla aranız nasıl, yemek yapar mısınız? Favori yemeğiniz var mı?
Yemek yapmayı çok severim. Babamın anne tarafı Özgüler olunca babamdan da bana biraz da olsa bir el geçmiş. Sadece bizim yörenin yemeklerini değil aynı zamanda farklı ülke yemeklerini de yapmayı ve denemeyi severim. Gaziantep mutfağında çok yemek seçmem, hepsinin arkasında bir tarih ve emek var. Dünya mutfağında İsviçre yemeklerini çok seviyorum, raclette ve fondue en sevdiklerim diyebilirim.

Hafta sonlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
M.A.: Tayga’nın işi şimdilik İstanbul’da olduğundan, hafta sonlarımızı daha fazla beraber zaman geçirmeye ayırıyoruz. Olmazsa olmaz ritüelimiz kahvaltı. Her aynı şehirde olduğumuz hafta sonları kendi kahvaltımızı hazırlayıp, tadını çıkarmayı severiz.

Tayga Hanım seyahat konusunda özel bir tutkunuz olduğunu biliyoruz? Hatta bunları yayınlıyorsunuz. Anlatır mısınız?
T.G.A.: Seyahati bu kadar sevmemde ailemin etkisi çok büyük. Küçüklüğümden beri çok uzak görülen, normalde gidilmesi tercih edilmeyen yerlere bazen üç-dört uçak değiştirsek de havalimanında aktarmalarla gitmemiz iki gün sürse de giderdik. Yeni yerler keşfetmenin ve seyahat etmenin tadına varınca da bırakmak hiç istemedim. Çocukluğumdan bu yana aynı seyahat grubunda ülkeleri beraber gezdiğimiz en yakın arkadaşlarımdan Yasemin Akşehirlioğlu ile de bu seyahatleri biraz kendimiz biraz da çevremiz için aktarmaya karar verdik. Podcast Dinle’de ‘İki Bavul’ olarak şehirleri anlattığımız podcast programları yayınlıyoruz. Hem biz anılarımızı tazeliyoruz hem o şehir için programları çiziyoruz. Bunu işitsel bir platformda anlatmak ise ayrı bir planlama gerektiriyor ama bunu yaparken biz de o şehri tekrar araştırdığımız için tekrar gitmiş kadar da oluyoruz.

Tercih ettiğiniz, sevdiğiniz tatil rotaları nelerdir?
T.G.A.: Her şehir aslında farklı bir deneyim ama benim bıkmadan gidip her seferinde de yeni bir yerini keşfedebileceğim kalbimde çok ayrı bir yeri olan yer New York. En büyülendiğim herkese kesinlikle tavsiye edeceğim iki tatil rotası da Arizona’da Grand Canyon’un uçsuz bucaksız kayalıkları ve Finlandiya’daki Kuzey Işıklarının büyülü dünyası. Yine aynı şekilde tekne seyahatlerinde daha Marathi gibi Yunan adalarının daha az keşfedilmiş küçük koylarda yıldızları izlemek, Petra’da gece sadece mum ışıklarıyla aydınlatılmışken vakit geçirmek, Fas’ta çölde uyuyup gün ışığıyla uyanmak hepsi unutulmayacak deneyimler katıyor. Şehir hayatını ne kadar sevsem de tatillerde şehrin ışıklarından uzak olan doğası ile öne çıkan yerleri seviyorum. Mete’yle de gitmekten en keyif aldığımız ülke İsviçre, oranın yemeklerini, doğasını, sakinliğini çok seviyoruz.

Modayla aranız nasıl, tarzınızı nasıl tanımlarsınız? Tutkunu olduğunuz sitil ya da marka var mı?
T.G.A.: Modayla aram çok yok, o sene moda olan renkleri, stilleri çok takip edemiyorum. Kendime yakıştırdığım bazı modeller vardır, genelde o yüzden aynı tarzlarda kıyafetleri giyerim, aynı modelleri alırım. Çok da sevdiğim Özlem Çakır’la çalışmıştık ailece, ondan küçük yaşta hangi renklerin ve modellerin net olarak yakışmadığını öğrendim. Bazı tonları kişilerin mesela hiç giymemeleri gerekiyor. Bana kesinlikle enerji olarak da yakışmayan gri rengi tercih etmem ki arada giydiğimde bakıyorum gerçekten de yakışmadığını görebiliyorum. Renk ve stil dışında da her zaman içerisinde rahat olduğumu giymek isterim. Bir yerde ne giydiğimi değil, nasıl eğlendiğimi her zaman hatırlamak isterim. O an sırf moda veya şık diye dar gelen veya içinde rahat hareket edemeyeceğim bir kıyafeti giymeyi tercih etmem.

Mete Bey sizin modayla aranız nasıl, tarzınızı nasıl tanımlarsınız?
M.A.: Yalınlık anlayışım yaşam tarzımı olduğu gibi giyim ve moda anlayışımı da etkilemiş durumda. Olabildiğince sade ve rahat giyinmeyi seven bir insanım.

Sosyal Medyada Paylaş
GÜLŞAH SERT