Yükleniyor...

Seviyorum Gaziantep'i

15 Nisan 2019

Sağlıklı beslenmenin ve sağlıklı yaşamın gün geçtikçe daha da önem kazandığı günümüzde hazır kendisi de Gaziantep’e gelmişken İyi Yaşam ve Beslenme Uzmanı Dilara Koçak’la keyifli bir röportaj yaptık. Çok sevdiğini sık sık yinelediği Gaziantep’in obezite haritasında en kilolu illerden biri olduğunu özellikle vurgulayan ve yemek yeme alışkanlıkları konusunda uyarılarda bulunan Koçak’a nasıl beslenmemiz, nelere dikkat etmemiz gerektiğini sorduk, kendisi de içtenlikle yanıtladı… Yerel lezzetlerin tüketiminin yaygınlaştırılması gerektiğini, yerel lezzetlere sahip çıktığı için Gaziantep’i önemsediğini söyleyen Dilara Koçak, zengin bir mutfağa sahip olan Gaziantep’te özellikle et tüketiminin azaltılması gerektiğini vurguladı. Koçak, Gazianteplilere sağlıklı beslenme önerilerinde bulunmayı da ihmal etmedi...Keyifli okumalar…

‘Sürdürülebilir Beslenme’ ne demek, açıklayabilir misiniz?

Çok ciddi bir tüketim var, ürettiğimizden çok tüketiyoruz. Doğal kaynaklarımızı kontrolsüz harcıyoruz. Bu arada beslenmede gıda israfı önemli bir konu. Bu yıl itibariyle Birleşmiş Milletler ile çalışmaya başladım. Gıda Tarım Örgütünün (FAO)’nun sıfır atık, sıfır açlık proje destekçisi olarak çalışıyorum. Rakamları duyduğum zaman çok üzüldüm. Her 5 saniyede bir çocuklar açlıktan ölüyor. Her 5 saniyede bir 300 ton gıda israf oluyor. Dünyada 821 milyon kişi başını yastığa aç koyuyor. Ve üretilen gıdanın 3’te biri bu da 1.3 milyar tonu çöpe gidiyor. Çöpe giden bir bakıma tarım arazilerinin, işçinin, emekçinin, köylünün emeğinin boşa gitmesidir. Her çöp olarak atılan ürün küresel ısınmayı da artırıyor. Çünkü metan gazı ortaya çıkıyor. Bu da iklim değişikliğine sebep oluyor. Bir yandan elimizdeki kaynakları çılgınca tüketiyoruz, bir yandan da o kaynakları bize verecek olan, havayı suyu toprağı da kirletiyoruz. Okyanusların kirliliği mesela Akdeniz’de en fazla denize plastik atan ülke Türkiye. Karadeniz’de 59 balık türünün 51’nin nesli tükendi. İklim değişikliği dediğimiz zaman aklımıza kutuplarda eriyen buzullar oradaki kutup ayıları gelmesin. Karadeniz’deki erozyon, Antakya’daki su baskınları, Mersin’de Antalya’da portakal limon ağaçlarının, bütün mahsullerinin kasırgalarla, hortumlarla dökülmesi bunların hepsi küresel ısınma ve çok yakınımızda. O yüzden ben bir beslenmeci olarak, beslenirken ağzımıza aldığımız her bir gıdanın sorumluluğunuzu almamız gerektiğini düşünüyorum. 

GAZİANTEP OBEZİTE HARİTASINDA EN KİLOLU İLLERDEN BİR TANESİ

Gaziantep’te yaşıyoruz. Bu şehrin bir mangal kültürü var. Diyetisyenlerin ise özellikle kırmızı et tüketimi konusunda uyarıları söz konusu. Siz bu konuda neler söylemek istersiniz?

Kırmızı et tüketimi konusu biraz sorunlu çünkü bir tarafta insanlar evlerine götürecek ekmek ve et bulamıyorlar, diğer tarafta ise çöpe giden etler. Bu bir dengeye girmezse, başka bir gezegen yok, sistem hepimizin hayatını kilitleyecek. Ben diyorum ki sebze ve tahıl tüketimini arttıralım, baklagillere önem verelim. Bakın Gaziantep bulgur festivali yapan, baklagillere önem veren coğrafyamızın önemli şehirlerinden biri. Ben bu anlamda Antep’i destekliyorum, yerel lezzetlere sahip çıktığı için. Hışvahan’da hazırlanan menülerde göreceksiniz, mercimek de var börülce var bulgur da var, fasulye de var. Bunları sebzelerle, meyvelerle birleştirdiğimiz salatalar var. O yüzden et tüketiminin 10 öğünün 2’sinin et olması yeterli. Haftada 1-2 gün yeterli çünkü hayvansal ürün tüketimi arttıkça küresel ısınma artıyor. Bu noktada artık hepimizin elini taşın altına koyması gerekiyor.

İSRAFI AZALTMALIYIZ

Gaziantep Türkiye’nin obezite haritasında en kilolu illerden bir tanesi. Hayvansal et tüketimi de yüksek. Eskiden niye böyle değildi diye bana çok soruluyor. Eskiden de hayvan eti çok tüketiliyordu ama o zaman hayvanın çıkardığı metan gazı gübresi toprağıydı. Hayvan ne yapıyordu otla, çimle besleniyordu. Sonra dış kısmı toprağa bırakıyordu. Topraktan aldığını toprağa geri veriyordu. Bir yaşamsal döngü vardı ama şimdi ne oldu? Endüstriyel hayvancılıkta yemler dışarıdan geliyor ağırlıklı. Hayvanların gübresi ayrıca değerlendiriliyor, toprakla buluşması çok az. Bizim o yüzden aile çiftçiliğini desteklememiz gerekiyor. Kırsalı toparlamazsak kentlerde biz aç kalacağız. Dünya nüfusunun 2050’de 10 milyar olması Türkiye’nin de 100 milyon olması bekleniyor. Ve bizim şu anda üretimi bu hızlılıkta arttırmamız mümkün değil. Biz arttıramıyorsak demek ki yediğimizi, israfı azaltacağız. İhtiyacımız kadar satın alacağız, gerekirse 3 elma satın alacağız. Bitince gidip yenisini satın alacaksın. Artan ıspanağını, köfteni, çorbanı buzdolabından donduracaksın, hiçbir şey çöpe gitmeyecek. Gıda bankacılığını desteklemek zorundayız. Bakın Fransa’da marketlerin ürünlerini atmasına kanuni zorunluluk getirildi, yasak. Onları gıda bankacılığı sistemine devretmek zorundular.

EMPATİ DERNEĞİNİN DAVETİ BENİ ÇOK MUTLU ETTİ

Sıfır atık projesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bizde biliyorsunuz Cumhurbaşkanının eşi Emine Erdoğan’ın öncülüğünde sıfır atık çalışmaları yapılıyor. Bu da itici bir güç. Ben de sıfır atığın beslenme, gıda israfı kısmında, farkındalığı arttırmaya çalışıyorum. Bunu yaparken EMPATİ Derneği’nin daveti beni çok mutlu etti. Çünkü benim yürüttüğüm bir sosyal sorumluluk projesini de destekliyorlar. Benim ‘önce gülümse’ çantalarım var, bez çantalar. Çantaların her birinin satışı Temel İhtiyaç Derneği vesilesiyle 4 kişilik bir ailenin bir aylık temel ihtiyaçlarını karşılıyor market üzerinden. Gaziantep’te etkinlik vesilesiyle bu çantaların satışını yapıyoruz. Hem Empati Derneği’ne hem de Temel İhtiyaç Derneği’ne bağış kalacak. Ben çok mutluyum böyle bir şeye vesile oldukları ve Gaziantep’e bir kez daha gelme fırsatı bulduğum için. Seviyorum Gaziantep’i.

GAZİANTEP’E GELDİKÇE MUTLU OLUYORUM

Gaziantep ile ilgili gözlemlerimiz neler?

Ben Çukurova kızıyım. Dedem Antakyalı annem Tarsuslu, ben de Mersin’de doğdum, büyüdüm. Dolayısıyla coğrafyamız, kültürümüz, yeme alışkanlıklarımız birbirine benzer. O yüzden mutlu oluyorum Gaziantep’e geldikçe. Mesela az önce içli köfte ve lahmacun yedim. Tek bir lahmacun ve içli köfteyle ben doydum. Ama Antepli dostlar diyor ki “bu bizim için başlangıç”… Ben Antep’e ait yöre lezzetleri yemeyin demiyorum ama çeşidi azaltın, miktarı azaltın.

D VİTAMİNİ KONUSUNDA TOPLUMDA BÜYÜK EKSİKLİK VAR

Spor ve beslenme ilişkisine dair neler söylemek istersiniz?

Bir yandan dünyada 820 milyon aç var dedik. 1.5 milyara yakın fazla kilolu ve obez insan var. Bu fazla kiloluların bir kısmı fazla yedikleri için ama önemli bir kısmı da az hareket ettikleri için. Eskiye göre hareketlerimiz çok azaldı. Çok hareketsiz bir yaşam içerisindeyiz. O yüzden egzersizin hem kilo vermek hem de kas iskelet sistemi hem kalp damar sağlığı hem de egzersiz sırasında salınan mutlulukla hormonu ile ilişkisi bakımından pek çok faydası var. Beslenme konuşurken egzersizi konuşmamak olmaz. Dünya Sağlık Örgütü günde en az 10 bin adım atmamız gerektiğini söylüyor, hareketi arttıralım. Güneşli bir coğrafya burası ama ona rağmen Dünya Sağlık Örgütü diyor ki “kan değerine bakılmaksızın D vitamini takviyesi tüm bireyler için artık önemli”. Bence evet Gaziantep güneş alıyor ama D vitamininin altını çizmek istiyorum. Toplumda büyük eksiklik var. Bir de kendi yerelimize sahip çıkarken kendi coğrafyamızdaki ürünleri kullanmak küresel ısınmayı azaltmak için önemli. Gidip de Güney Amerika’dan gelen Makaiyayı, Chado’yu mucize bir besin olarak söylemek çok canımı acıtıyor. Ben bizim kavlıcamızı, sorgül buğdayımızı, kara buğdayımızı ve nicelerini el birliğiyle anlatmamız gerektiğini düşünüyorum.

EGZERSİZ YAPARAK METABOLİZMAYI HIZLANDIRMAK MÜMKÜN

Düzenli spor yapmanın özellikle kadınlar için önemi nedir?

Biz kadınlar östrojen hormonu sebebiyle daha yağlıyız ve metabolik hızımız erkeklere göre daha yavaş. Egzersiz yaparak kas kütlesini artırmak, korumak ve metabolizmayı hızlandırmak mümkün. Bu şekilde ciltteki sarkmalar ve selülite karşı da önlem almış oluyorsunuz.

DİLARA KOÇAK KİMDİR?

Dilara Koçak, Hacettepe Üniversitesi, “Beslenme ve Diyetetik” mezunudur. Yüksek lisansını da aynı üniversitede tamamlayarak uzman unvanını almıştır. ABD’de çeşitli hastanelerde edindiği tecrübe ile Mezura kliniğini kurmuştur. Bireysel beslenme danışmanlığı ve diyet tedavisi hizmetlerine ilave olarak Coorporate Wellness uygulamasının Türkiye’de öncüsüdür. Koçak, BM Gıda ve Tarım Örgütü “FA0 Sıfır Atık Sıfır Açlık” proje destekçisi olarak çalışmaktadır (2019).

 “İyi Yaşam Günlüğü” çalışması ilk olarak 2005 yılında yayımlanmaya başlamış olup, değişen konu ve içeriğiyle on iki yıldır sağlığına önem verenlerin klasiği haline gelmiştir. Koçak’ın 2007 yılında Dilara Koçak ile İyi Yaşam, 2009 yılında Afiyetle Diyet Kitapları ve 2015 yılında Afiyetle Diyet Tarifleri kitabı yayımlanmıştır. Çeşitli yayınlarda yazılar yazmış ve aynı zamanda yaşam ve beslenme konularında programlar hazırlayıp sunmuştur. İstinye Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümünde Meslek Etiği ve İletişim dersleri veren Koçak, İstanbul Üniversitesi Sosyoloji bölümünde eğitimine devam etmektedir.

Sosyal Medyada Paylaş