- Şehitkamil / Gaziantep
- +90 (342) 232 80 81
- info@cemiyet.com.tr
Diş hekimi Sema Tural Tatar’ın ’’toplumsal hafızamıza’’ ışık tutmak amacıyla kaleme aldığı ‘Her Yer Vatan Toprağı’, başucunuzdan ayırmak istemeyeceğiniz nitelikte bir kitap. Tatar, kitabında ailesinin hayatını, kendi gözlemlerini, deneyimleriNİ, yaşadıklarını ülkemizde gelişen çok önemli tarihi, sosyal, ekonomik gelişmelerin içinde toparlayıp kronolojik sırayla ele alıyor. “Türkiye’miz o kadar güzel, o kadar değerli ki. İnanın ‘Her yer vatan toprağı’. Bunu hepimiz böyle bilelim, ülkemizi sevelim, başkalarına da sevdirelim” diyen Tatar, kitabın geliriyle de ihtiyaç sahibi gençlere burs sağlıyor.
Sema Hanım, sizi tanıyabilir miyiz?
1957 yılında İstanbul’da doğdum. Pendik Merkez İlkokulu ve Üsküdar Kız Lisesini bitirdikten sonra 1979 yılında Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinden mezun oldum. Diş hekimi eşim Eray Tatar ile İstanbul’da evlendikten kısa bir süre sonra Gaziantep’e yerleştik. Ece ve Tuğçe ismini verdiğimiz iki kızımız dünyaya geldi. 33 yıl boyunca muayenehane hekimliği yaptım. Kavaklık Rotary Kulübü ve Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği üyesi oldum. 2012-2014 yılları arasında Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Gaziantep Şube Başkanlığı görevini yürüttüm. Pandemi döneminde, eşimle beraber evlatlarımız ve torunlarımızla daha çok birlikte olmaya karar verdik. Muayenehanemizi kapatarak 2021 yılında İstanbul’a taşındık. Halen TÜKD Gaziantep Şubesi CIR ve Genel Merkez Denetleme Kurulu üyesiyim. Sosyal sorumluluk projelerinde yer almaktan mutluluk duyuyorum.
‘Her Yer Vatan Toprağı’ kitabınız nasıl doğdu? Bizimle hikâyesini paylaşır mısınız?
9 Haziran 2012 tarihinde eşimin üyesi olduğu Gaziantep Kulübü Derneği, “Geçmişten Günümüze Annemizden Kızımıza” isimli, atalarımızdan kalan gelinliklerin sergilendiği bir etkinlik düzenledi. Sergi için hazırlanan tanıtım kitapçığında, gelin ve damadın birlikte görüldüğü düğün fotoğraflarının altına isim ve soyadları yazılmıştı. Sadece bu açıklamadan, gelinlerin şu anda Gaziantep’te yaşayan kimin anneannesi ya da babaannesi olduğunu kolayca anlayabilirdiniz. Bir yerin “yerlisi” olmak işte böyle bir şeydi.
Ben de bu etkinliğe anneannem Fehmiye hanımın, 1912 yılında Balkan Harbi başladığı sıralarda Selanik’te giydiği gelinliğiyle katıldım. Gaziantep’in yerlisi değildim. Ailemi tanıtabilmem için ne yapabilirdim? Anneannemin, annemin, benim ve kızım Ece’nin düğün fotoğraflarını peş peşe sıralayarak gelinliğin kime ait olduğunu dört fotoğrafla anlatmaya çalıştım. Kitapçıktaki sayfamda yer alan beşinci fotoğraf ise gelinliğini sergilediğim anneannemin teyzesinin eşi, Kurtuluş Savaşı komutanlarından ve 1935-1939 yılları arasında Gaziantep milletvekili olan Ali Hikmet Ayerdem Paşa’ydı. Bu tesadüf sayesinde ailem ve Gaziantep arasında bir bağ daha kurduğuma sevinmiştim. Bu olay bende farkındalık yarattı.
Seneler ilerledikçe, zamanın hiç kimsenin onu durduramayacağı kadar hızlı aktığını ve günlük koşturmaların, çekirdek ailenin bireylerinin bile birbirini tanımasına fırsat vermediğini iyice fark etmiştim. İnsanın “köklerini” bilmesi çok güzel bir duygu. Bu duyguyu çocuklarıma da yaşatabilmek istedim. Ayrıca bu kitap aracılığıyla çocuklarıma anlatmaya fırsat bulamadığım birçok konuya değinebileceğimi düşündüm.
Kitabınızın hazırlık sürecinden bahseder misiniz?
Önce kendi çocuklarıma anı olsun diye düşündüğüm kitabım için, dedelerimin memuriyet sicillerine Milli Savunma Bakanlığı ve T.C Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığından ulaştıkça heyecanım arttı. Onların yaşadıkları hayatı tarihi ve sosyal olaylarla bağlantılar kurma fikri ve azmi içime yerleşti. Daha çok öğrenmeye ve eksiklerimi tamamlamaya çalıştım. Buraya kadar kitabın yarısı. Ya sonrası… Sonrası için de benim yaşadığım ve benden önce çekirdek ailemin yaşadıkları vardı. Bana anlatılanlar, gözlemlerim, deneyimlerim, anlatmak istediklerim... Hepsini kronolojik bir sırayla ve Türkiye’mizde gelişen çok önemli tarihi, sosyal, ekonomik gelişmelerin içinde, annemin hayatı üzerinden toparlayıp yazdım. Aslında ’’toplumsal hafızamıza’’ ışık tutmak istedim.
Kitabınızda değişik konular var. Biraz bu konulardan bahseder misiniz? Bu konuları okuyucuya hangi bakış açısıyla anlatmak istediniz?
‘’Her Yer Vatan Toprağı’’ gerçekten de çok amaçlı bir kitap oldu, çok değişik konulara değindim. Çünkü benim kuşağım Kıbrıs Barış Harekâtını, annem II. Dünya Savaşını, dedem Osmanlı Rus Savaşlarını görmüş. Eğitim alanında da evreler yaşamışız. Bir dedem Hukuk Medresesini, bir dedem bugünkü adıyla Kara Harp Okulunu bitirmiş. Bizim zamanımızda özel yüksekokullar kapatılmıştı. Şimdi neredeyse eğitimin her kademesinin özelleştiği bir döneme geldik. Bizler uyuşturucu içen gençler olarak Hippy’leri tanıdık. Şimdi bu mesele bambaşka boyutlara evrildi. Daha neler, neler... Âdeta değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu ispatlar gibi. Tabii ki bir kitapta her konuyu en ince ayrıntısına kadar anlatabilmek imkânsız. Ancak, Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerinden Türkiye Cumhuriyetinin 2012 yılına kadar geçen süre içindeki tarihi-sosyal gelişmelerle gerçek hayatlar arasındaki bağlar yoluyla bütünlük kurabilmeyi, bir şeyleri hatırlatabilmeyi, merak uyandırabilmeyi ve farkındalıklar yaratabilmeyi amaçladım. Toplumsal hafızanın bir hazine olduğunu düşünüyorum. ’’Her Yer Vatan Toprağı’’ tabii ki tür olarak biyografi, otobiyografi ve anılar kitabıdır. Aynı zamanda, şahısların kimliğine takılmadığınız takdirde, anlatılan dönemlerdeki Türkiye sosyolojisini çok yönlü bir bakış açısıyla panoramik olarak irdeleyebilirsiniz.
Kitabın gelirini sosyal sorumluluk projesi için kullanacağınızı öğrendik. Neler söyleyeceksiniz bu konuda?
Her insanın idealleri var elbette. Laik, demokratik, hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetinde eğitim gören, ihtiyaç sahibi gençlerimize ‘burs sağlamak’, kaynaklarımın elverdiği ölçüde gerçekleştirmeye çalıştığım, önem verdiğim bir konu. Kitabım da bu idealime katkı sunuyor. ’’Her Yer Vatan Toprağı’’na gösterilen yakın ilgi sayesinde ‘’burs ‘’verebildiğim öğrenci sayısı daha da artıyor. Bu da bana büyük bir mutluluk veriyor.
Tam bir ‘başucu kitabı’…Büyük emek vererek hazırlamışsınız. Günlük tutar mısınız? Daha önce hiç yazım deneyiminiz oldu mu?
Günlük tutmam. Ancak fotoğraflarımı dijitalde tutmak yerine karta bastırarak, albüm yapma merakım var. Kronolojik olarak özenle hazırladığım fotoğraf albümlerim tam bir günlük niteliğinde olup arkaları da notlarla doludur. Halen fotoğraflarımı karta bastırıp saklıyorum. Ara sıra albümlerime bakmak bana daima keyif verir, hafızamı tazeler. Bunun yanında “ne-nerede, niçin, ne zaman, kim” sorularını soran, araştırmacı bir mizacım var. Sebep sonuç ilişkilerine meraklıyım. Basım için hazırlanmış hiçbir yazım deneyimim olmadı. Ancak, Gaziantep Amerikan Hastanesinin 150. kuruluş yıldönümü dolayısıyla Sağlık Eğitim Vakfı ilk kez 1997 yılında bir etkinlik düzenlemişti. Daha sonra bir gelenek haline getirilen etkinliğe ben de eşimle katılmıştım. Bu etkinlikte Prof. Dr. Turhan Baytop’un hazırladığı, ‘Antep’in Öncü Hekimleri’ adlı bir kitap dağıtılmıştı. Bu kitap, İstanbul’dan sonra ilk kez bir Anadolu şehri olan Gaziantep’te modern tıp, ecza ve diş hekimliği eğitimi veren Merkezi Türkiye Koleji’nin kurulması hakkındaydı. Çok etkilendim. Misyonerlerin Gaziantep’e yerleşmeleri ve faaliyetleri konusunu araştırıp, öğrenmeme neden olmuştu. Böylece bir farkındalık hikâyesi daha yaşadım. İşte en büyük isteğim, benim kitabımın da birilerinde farkındalık yaratmasıdır.
Çok uzun süre Gaziantep’te yaşadınız, STK’larda faaliyetler gösterdiniz, önemli görevlerde bulundunuz. Gaziantep’e dair neler söylemek istersiniz?
Gülşah Hanım, öncelikle Cemiyet Dergisi ailesi adına size teşekkür etmek isterim. Bundan tam 11 yıl önce, yukarda anlattığım gibi anneannemin gelinliği büyük ilgi ve beğeni toplayınca sizler de evime misafir olmuş, güzel güzel sohbet etmiştik. Şimdi de ‘’Her Yer Vatan Toprağı’ ’için bir aradayız. Sosyal ve kültürel etkinliklere gösterdiğiniz bu güzel yaklaşımlarınız dolayısıyla sizleri yürekten kutluyorum.
Gaziantep’e dair neler söylemek istersiniz, sorusuna gelince… İnsanın çocukluğu anayurduymuş. Dolayısıyla İstanbul anayurdum ama Gaziantep benim gençliğim. Gençlik ne kadar güzelse Gaziantep de benim için o kadar güzel, o kadar değerli. Bunu birkaç kelimeyle anlatabilmek mümkün değil. İster aileniz o şehirden olsun, ister başka bir sebeple bulunduğunuz şehirden diğerine gidin. Bana göre ‘şehirli’ olmak bulunduğunuz şehri sevip, o şehir için faydalı bir şeyler yapmak, katkı sunmak, o şehrin geçmişini, geleneğini özümsemek, insanına, değerlerine saygı ile yaklaşmaktır. Önyargılar insanları sınırlar hatta yanlış düşüncelere sebebiyet verebilir. Ben Gaziantep kültürüne önyargısız yaklaştım. Gaziantepli olmaya çalıştım. Bu yaklaşımım Gaziantepliler tarafından gereken değeri gördü. Sevildim, sayıldım. Gaziantep beni, ben Gaziantep’i çok sevdim. Girişimci, gönlü açık, hayırsever halkına hayran oldum. Bu vesileyle ve sizlerin aracılığı ile ben Sema Tural Tatar, eşim Eray Tatar ve kızlarımız Ece Tatar Sıdal, Tuğçe Tatar Halaçoğlu Gazianteplileri sevgi ve saygılarımızla selamlıyoruz.
Türkiye’miz o kadar güzel, o kadar değerli ki. İnanın ‘Her yer vatan toprağı’. Bunu hepimiz böyle bilelim, ülkemizi sevelim, başkalarına da sevdirelim. İnsanlarımıza önyargısız yaklaşalım. Şehirli olmak için gösterdiğimiz çabayı Türkiye’mizin her karış toprağına gösterelim istiyorum.