Yükleniyor...

Türkiye güzelliğinden eğitim kraliçeliğine

01 Mart 2020

Robert Koleji bitirmesinin ardından Boğaziçi Üniversitesi'nden mezun olan Neşe Erberk, Türkiye ve Avrupa güzeli unvanlarına sahip. 2002 yılında kendi ismini taşıyan anaokulunu hayata geçiren Erberk, bugün Türkiye genelinde 32 ilde 42 şubesi ve 3 bin 500 öğrencisi olan bir eğitim kurumunun kurucusu.

Neşe Erberk ile Gaziantep Özel Neşe Erberk Anaokulu’nun kurucu ve yöneticileri Şükran …. Ve kızı Dilara …. ‘yı ziyaretinde eğitimle dopdolu, güzel bir söyleşi gerçekleştirdik…

 

Hayatımıza güzellik yarışmasıyla girdiniz, şu an başarılı bir iş kadınısınız. Nasıl gidiyor iş hayatı?

Nasıl bakarsanız onu yaşarsınız, ben çok güzel bakıyorum hayataJ. Kurumumuzun tüm bireyleri olarak hepimiz birbirimize pozitif enerji veriyoruz. Şu anda 42 anaokulumuz var, hedefimiz de tüm Türkiye’de tüm illerde yer almak. Şu an bazı illerimizde iki şubemiz var, neden başka illerde de birkaç şube olmasın, mesela İstanbul’da 10 şubemiz var. Türkiye’de 3 bin 500 öğrencimiz var. Birkaç seneye kadar da ilkokulumuzu açmayı hedefliyoruz. Çok güzel tohumlar attık, filizlenmesini görmek istiyoruz. Velilerimiz de, “Çocuklarımızı çok güzel eğitiyorsunuz, sonra başka okullara gitmek zorunda kalıyoruz” diyerek ilkokulumuzu açmamız yönünde gözümüzün içine bakıyorlar. Çünkü biz eğitime gerçekten farklı yaklaşıyoruz, hatta sloganımız da çok güzel, “eğitimi ciddiye alıyoruz, neşeyle uyguluyoruz”.

 

Eğitim çok ciddi ve hassas bir alan. Neden eğitim?

Çocukluğumdan beri hep öğrenmeye meraklı bir insanım. İyi bir eğitim aldım, ortaokul ve liseyi Robert Kolejde okudum. Boğaziçi Üniversitesi’nde de İşletme eğitimi aldım. Hep merak ederdim, babam mimardı onun proje çizmesini izler, yardımcı olurdum. Diğer taraftan anneme yardım ederdim. Ya da tanıdık başka biri marangozluk yapardı, onu merak eder öğrenmeye çalışırdım. Her zaman bir ‘neden, niye olmasın’ gibi bir öğrenme arayışı içerisindeydim. Bu da beni eğitime yönlendirdi. Çocukları çok seviyorum. O zaman 12 çocuğum olsun istiyordum, sonra 6 olsun dedim 3 tanede kaldımJ. Üçüzlerim var biliyorsunuz, Alin, Selin ve Lara. 20 yaşında oldular. Onlar da şimdi eğitime anneleri gibi önem veriyorlar. Üniversitede biri psikoloji biri işletme diğeri de tıp okuyor.

 

İnsanın tek engelleyicisi kendisidir

Çocuklarımdan sonra ilkokulumu açtım ancak içimde hep vardı bu istek. İlk öğrencilerim de kendi kızlarım oldu. Eski hayalimi kızlarım sayesinde başlattım. Sonra tüm ülkeye yayıldık. İnşallah bir sonraki adımımız da yurtdışı olacak. Var böyle bir hayalimiz ve hedefimiz. İnsan ister ve çaba gösterirse niye olmasın ki. İnsanın tek engelleyicisi kendisidir. Onun dışında her şey istemekte bitiyor. İstemek, çalışmak, çalışmak ve yine çalışmak…

 

Hazır kızlarınızdan bahsetmişken kız çocuklarının okutulması konusunda neler söylemek istersiniz?

Kesinlikle kız çocuklarının okutulması çok değerli. Aslında ben bu ayrımı yapmayı sevmiyorum ancak kız çocuklarının yaşadığı bazı olumsuzluklar nedeniyle kız okutulmaları çok önemli. İlk öğretmen annedir, dolayısıyla kız çocuklarımız bir gün anne olacaklar ve eğer ki onlar okumazlarsa çocuklarını nasıl eğitecekler. Hiç kimse eğitimi asla bırakmamalı ancak kız çocukları konusunda daha hassas olunmalı diye düşünüyorum.

 

Hiç pes ettiğiniz zamanlar oldu mu?

Asla, kızlarım bana ‘anne bir gün yorul ya’ diyorlar. Çok seviyorum yaptığım işi. Konfiçyus’un bir sözü vardır ya hani, “Sevdiğin işi yaparsan bir gün dahi işe gitmezsin” diye. İşimi keyif olarak görüyorum ben. Mesela bizim yılda iki kere tüm Türkiye genelinde kurucular toplantımız var ve her seferinde diyorum ki kurucularımızı şaşırtmamız lazım. ‘Bu sene Neşe Hanım ekibiyle birlikte ne yenilik getirdi’ diye merak etmeliler. Şaşırtamazsam onları çok mutsuz olurum. Sürekli araştırıyoruz ekip halinde. Mesela bu sene dört yenilik getirdik ve şubelerimizi inanılmaz derecede şaşırttık, heyecanlandırdık. 

 

Nedir o yenilikler?

Mathazone isimli matematiği oyunla, hikâyelerle ve keyifle öğreten bir program var. Kime sorsanız, ‘Ben matematiği anlamam’ der. Belki yanlış bir öğretmen belki yanlış bir sistem insanları matematikten soğutabiliyor. Hâlbuki çocukluktan matematiğin sihrini öğrense korkacak bir şey olmadığını görecek. Hayatın her noktasında matematik var, müzikte, sanatta, dansta, her şeyde… O nedenle yeni dönemdeki ilk yeniliğimiz ‘Mathazone’.

 

İkinci yeniliğe gelince biz 18 yıl önce açıldığımızda ‘yetenek geliştirme’ kelimesini kullanarak ortaya çıktık. Yetenek geliştirme programı uygulayan ilk ve tek anaokuluyuz. Kendi kriterlerimiz vardı zaten, şimdi Yrd. Doç. Oktay Aydın’ın daha bilimsel yaklaşımıyla da bir yetenek performans haritası yapıyoruz. Daha önce yapıyorduk ama şimdi daha da detaylandırıyoruz. Şimdi 3-4 ve 5 yaş çocuklarımızın okulumuza ilk başladıklarındaki yetenek durumlarını keşfedeceğiz. Baskın yeteneklerini ortaya çıkaracağız ve sonra bunları destekleyecek ve bilimsel bir raporla ne kadar ilerlediğini velilere sunacağız.

 

Üçüncü yeniliğimize gelince bizim bir kırtasiye setimiz vardı. Onu şimdi sembolümüz olan neşeli ev formatında sunacağız. İçinde İngilizce, Türkçe kitaplar, Mathazone, yetenek performans haritası olacak.

 

Sosyal sorumluluk projelerinde de varız

 

Son yeniliğimiz de maskotumuzdan içine kitap konulan bir yastık yaptırıyoruz. Bu da kadın istihdamını arttırmaya yönelik bir sosyal sorumluluk projesi. Türkiye’deki kadın kooperatiflerinden kadınlarımız tek tek elde yapacaklar. Üzerinde çocuklarımızın ismi yazılı bir etiket olacak. Üzerinde ayrıca ‘Bu yastığı x abla sana el emeğiyle üretti ve hediye ediyor’ yazısı olacak. Velilerimiz ödemeyi bu üreten kadınlarımıza yaparak onlara iş imkânı sunmuş olacak. Biz herkese dokunmak istiyoruz, sadece çocuklara değil topluma dokunmak istiyoruz.

 

Kadınların iş hayatında desteklenmesi konusunda da güzel bir mesaj verdiniz…

Çok önemli çünkü… Keşke kadınların ayrıca desteklenmesi gibi bir durum olmasa ve kadın da erkek de sadece birer insan olduklarını hatırlasalar. Niye bu ayrımcılık var, üzülüyorum. Toplumda birer bireyiz ve birbirimize destek olmalıyız diye düşünüyorum.

 

Diğer eğitim kurumlarından ayıran faktörler neler?

En büyük farklılığımız rotasyon. Bizde 3-4-5 yaş derslikleri şeklinde klasik anaokulu derslikleri gibi değil de kavram derslikleri var. İngilizce, sanat, çok amaçlı salon, fen, teknoloji, mühendislik ve matematik dersliği gibi sınıflar var. Oyun odamız var ve biz her şeyi çocuklara oyunla veriyoruz. Çocuk 30 dakikada bir rotasyonla sınıf değiştiriyor. Bütün gün bir derslikte olmuyor. Tüm derslikleri dolaşıyor, çok eğleniyor, odaklanıyor. Bunun çocuğu yıllar içinde o kadar çok mutlu ettiğini gördük ki bu bizim sistemimiz olarak oturdu. Bu kadar hızlı büyümemizde önemli bir etken oldu. İlk okulumuzu 18 yıl önce açtım ancak açıldıktan 5 yıl sonra franchising vermeye başladık. Bu da demektir ki biz 13 senede bu kadar hızlı bir şekilde büyümüşüz. Farklı bir şeyler yapmak için elbirliğiyle uğraşıyoruz. Bu sistem başka okullarda uygulanmıyor.

 

Yabancı dile çok önem veriyoruz

İlki bu bahsettiğimiz rotasyondu. Çocukların bir iki ay gözlemledikten sonra hangi alanlara ilgi ve yetenekleri varsa haftada bir gün o konuyla ilgili ekstra bir yetenek geliştirme saati uyguluyoruz. Bu ekstra bir ücrete tabi değil. Bir de biz yabancı dile çok çok önem veriyoruz. Hatta bazı okullarımızda öğretmen varsa ikinci yabancı dil de öğretiyoruz. Çocuklar öğrenmeye o kadar hevesli ki. Şarkılarla, oyunlarla bir bakıyorsunuz ki verdiğiniz her şeyi almışlar. Bir de işaret dili eğitimimiz var. 6 yaşta işaret dili eğitimimi veriyoruz, sonuçta o da bir iletişim dili. Aynı zamanda da bir sosyal sorumluluk projesi. Çocuklar hem iletişim kuruyor hem de empati yapmayı öğreniyorlar.

 

Gaziantep’te ne zaman hizmet vermeye başladınız?

Gaziantep’te 4. yılımız. Her ilimizin ayrı bir özelliği var. İllerdeki kurucularımızın bakış açısı çok önemli bizim için. Burada Şükran Hanım ve kızı Dilara çok güzel sahiplendiler ve her geçen gün artan bir enerjiyle devam ediyorlar. Enerji meselesi bu, ben bu anlamda çok şanslı hissediyorum kendimi. 32 ilde 42 şubemiz var. Sürekli geziyorum bu illeri, her ilde eğitime gönül isimler var.

 

Enstrüman var mı?

Elbette. Müzik dersimizde enstrümanla tanıştırıyoruz çocukları. Yetenekli olan da yetenek saatinde enstrüman çalışması yapıyor, mesela piyano gibi. Biz orf tekniğine çok inanıyoruz. Çocuklar beden orfu ile önce bedenlerini tanıyor ve bedenlerinden ses çıkarıyorlar. Sonra etrafında gördükleri materyallerle ses çıkarıyorlar. Ritm en önemlisi çünkü. Yavaş yavaş da bunun üzerine inşa ediyoruz eğitimi.

 

1.5-6 yaş arası çocuklara eğitim veriyoruz

6 yaş akademik olarak bizim en yoğun grubumuz. İstiyoruz ki çocuklar 1.5-2 yaşında başlasın bizde eğitime, 6 yaşına kadar sürekliliği bizde devam ettirsin ki en hazır şekilde ilkokula gönderelim onları. Şükran Hanımın bana ilettiği ve çok mutlu olduğum bir şey var, birçok okul bize teşekkür telefonları açmış ve çocukların kendilerine çok hazır bir şekilde gittiğini söylemişler. Bizim çocuklarımız hemen fark ediliyor çünkü çok özgüvenli yetişiyorlar. Çocuk tek bir öğretmene de bağımlı olmuyor, sanat, müzik, drama, İngilizce öğretmeni… O kadar çok öğretmeni var ki çocuğun. Çocuk bir öğretmenden diğer öğretmene geçebiliyor. Bu da verdiğimiz eğitimin bir parçası. Bu anlamda anneye bağımlılığı da değiştirmeye çalışıyoruz, bağlı olsun ama bağımlı olmasın. 

Sosyal Medyada Paylaş
GÜLŞAH SERT
Ekli Görseller