- Şehitkamil / Gaziantep
- +90 (342) 232 80 81
- info@cemiyet.com.tr
Karkamış Antik Kenti kazı alanının arkeolojik alana zarar vermeden gerçekleştirilen çatı sisteminin mimarlığını yürüten mimar Ceren Uğurluer, 4 yıl süren projenin tasarım ve uygulama aşamalarını Cemiyet’e anlattı. Uğurluer, bu proje ile birlikte önemli bir arkeolojik alan olan Karkamış Antik Kenti'nin daha yoğun bir gündem yaratacağını söyledi.
Çok zor bir süreci başarıyla tamamlamanın haklı gururunu ve mutluluğunu yaşayan Mimar Ceren Uğurluer, yapının bölgeye uyum sağlayan, kültür varlıklarının önüne geçmeyecek ölçek ve sadelikte olduğunu söyleyerek, uygun görüldüğü takdirde örnek alınarak koruma alanlarında yaygınlaştırılabileceğini belirtti.
Kazı alanındaki çalışma sürecinizden biraz bahseder misiniz?
Bundan birkaç yıl önce Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Nicolo Marchetti ören yerinde çalışmalarını sürdürürken, Karkamış Antik Kentinin daha fazla ziyaretçi alabilmesi ve yapılan arkeolojik çalışmaların daha sağlıklı yürümesi için bir karşılama binası ve çalışmaların ağırlıklı yürütüldüğü Aşağı Saray alanında, bir üst çatı örtüsünün yapılabilmesi için çalışma başlattı. Bu süreçte Prof. Dr. Marchetti yabancı dilde düzgün iletişim kurabileceği, bölgeyi tanıyan bir mimar arayışına girince yollarımız kesişti. Yüksek lisansımı İtalya’da yapmam sebebiyle İtalyanca ve İngilizce konuşabilmem sanırım öncelikli değerlendirmelerde beni öne çıkardı. Bunu, okuyan gençlere mesaj olabilmesi açısından belirtmek istedim. Elbette süreç sadece yabancı dil konuşabilmeniz ile yürümüyor, tasarım bakış açılarımızın kazı heyeti ile ortak değerlere sahip olması 4 yıllık bir emek sürecini bu noktaya getirdi.
Benim açımdan yerel değerlerimizi bilmek, uluslararası iletişim kurabilmek, zorlu süreçleri vazgeçmeden sonuca götürebilmek, kurumlar arası iletişim ve istişarelerle projeyi sonlandırmak bu projenin en büyük değerleri sanırım.
Kazık çakmadan çatı sistemi kurma fikri nasıl ortaya çıktı?
Aslında projenin basına duyurulmasında basın bültenlerini hazırlayanlar böyle kalıp cümleler kullanmayı çok seviyor. ‘Arkeolojik alana zarar vermeden’ diye tanımlanmak istenen şeyin öyküsü bu projenin temelini oluşturuyor.
Projenin yapıldığı arkeolojik alan Türkiye-Suriye sınırında bulunan askeri bir alan içerisindeydi. Bu da tasarımsal ve tasarımın uygulanması bakımından birtakım problemleri beraberinde doğurdu. Tüm bunların dışında arkeolojik alana hiçbir müdahalenin (alanın kazılarak temel konulması vb. gibi) yapılmak istenmemesi de yaklaşık 1.500 m2 büyüklüğünde bir üst örtünün nasıl bir konstrüksiyon ile yapılacağı sorusunu beraberinde getirdi. Yani tamamen askeri sınır bölgesinde sadece sınırlı sayıda iş makinesinin ve insanın girebildiği bir alanda, arkeolojik kazı çalışmalarını yapan kazı başkanının en ufak bir toprak altı müdahaleye onay vermeyeceğini belirttiği bir süreçte cevabı uzun süre düşünülen bir tasarım bilmecesini doğurdu.
Bu çözüm üzerinde çalışırken hangi mühendislik veya mimarlık prensiplerinden yararlandınız?
Bu projeyi, ‘Şu prensipten ya da şu akımdan yararlanarak çözdük’ diye bir tanım yapmamız mümkün değil. Kazı alanının hemen dışındaki yolun dahi askeriyeye ait olması ve kullanılamaması, iş makinelerinin arkeolojik alanda kullanımının mümkün olmaması ve kazı heyetinin en ufak bir kazıya dahi müsaade etmeyeceğini belirtmesi çözüm arayışında en önemli kriterleri oluşturdu. Kazı başkanı tarafından sadece toprak üstü alanda basabileceğimiz noktalar verildi. Yani toprağa gömmeden ancak 1.500 m2 açıklığı geçecek bir sistem oluşturmak zorundaydık. Bu arkeolojik alan uzun yıllar kazılacak çok geniş bir alan. Üst çatı örtüsü koyduğumuz kısmı çok sembolik kalıyor. Dolayısıyla kazı çalışmaları için alan genişledikçe aynı tasarım dilinde büyüyebilecek, sürdürülebilir, hafif bir üst örtü tasarlamak zaruri oldu. Çelik konstrüksiyon ile teşkil edilen ve 3 dikey çelik kolon ile altıgen bir çerçeveden oluşan ana modülü belirledik ve kazı ekibinin onayı ile ayakların oturacağı harici hazır beton temel pabuçları proje üzerine yerleştirdik.
Çatı sisteminin tasarımında ve inşasında kullanılan malzemeler nelerdir? Bunlar nasıl seçildi?
Tasarımın ana ilkesi; tasarlandığı bölgeye uyum sağlayacak, kültür varlıklarının önüne geçmeyecek ölçek ve sadelikte bir yapı diline sahip olmasıydı. Aynı zamanda sürdürülebilir ve 20 yıl garantili bir pvc membran malzeme ile uzun ömürlü bir sonuç sağlamak istedik. Zemin ile temellerin buluşacağı noktalardaki arazi kotuna göre uyumlanabilen, tamamen saha dışında üretilip arkeolojik alanda sadece montajı tamamlanacak olan çelik konstrüksiyon ve özel kalıplar hazırlanarak üretilen beton temeller ana malzemeleri oluşturdu. Şu anda çelik, prekast temel soketleri ve pvc membran diye hızlıca söylediğimiz bu üç malzemenin nasıl, ne şekilde bir araya geleceğini neredeyse 2,5 yıl projelendirdik. Bu proje sürecinde çok kıymetli mühendislerle çalıştık.
Bu projede kazı alanına zarar vermemek için başka ne tür önlemler aldınız?
Bu tarz imalatlar zaten yasalarımızda belirtilen kurallarla şekillenir. 1. derece sit alanında proje yapmanın da imalat yapmanın da çok titiz ve dikkat edilmesi gereken kuralları vardır. Bunun için bizim kişisel önlem almamız değil toprağın sahibi devletimizin kanunları uygulaması esastır.
Bizim sürecimiz de bu şekilde oldu, hem projede hem uygulamada Kültür Bakanlığının ve Müzeler Müdürlüğünün görevlendirdiği arkeolog, kazı heyeti temsilcisi projenin tüm yapım sürecine eşlik etti. Yasa, mimari proje müellifini de bu konuda 1. derece sorumlu kılıyor. Dolayısıyla aldığım en önemli tedbir her gün gün ışırken oraya gidip uygulamanın tamamına eşlik etmekti.
Projenizin başarıya ulaşmasında ekibinizin rolü ve katkıları nelerdi?
Bu projeyi kimse tek başına sahiplenemez. Her güzel işte olduğu gibi biz de burada ekip olarak motive olmanın avantajlarını yaşadık ve bu da sonuca yansıdı. Kazı başkanı ve heyeti, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ve KUDEB Daire Başkanlığı, Kültür Bakanlığı, Müzeler Müdürlüğü ve sponsor kurum ve temsilcileri, imalatı üstlenen firmalar ve onların değerli saha emekçileri bir bütün olarak çalışmasa 20 gün gibi kısa bir sürede bu tasarım oraya konulamazdı.
Bu tür projelerde karşılaşılabilecek potansiyel riskler ve bunların nasıl üstesinden gelindiği hakkında bilgi verebilir misiniz?
Çok disiplinli bir çalışma ile yürütülen proje, sürekli bir çözüm ve malzeme arayışı ile geliştirildi. Çünkü inşaat aşaması hepimizi zorlayacak bir askeri bölgedeydi. Sınır karakolu ile istişarelerle saha planlamaları yapıldı. İmalat planlaması çok detaylı yapılıp sahaya girildi. 27 Temmuz 2023 tarihinde sahaya girip 16 Ağustos tarihinde çıktık. Kaldı ki yapımı sırasında gün ışığının başladığı sabah 05.00 ile sıcakların en yoğun olduğu 14.30 saatleri arasında çalışılarak bitirdik çatıyı. Karkamış’ın sıcağı o tarihlerde inanılmaz bir seviyedeydi. Bence üstesinden gelmenin en önemli anahtarı inanmış bir ekiple, planlı biçimde sahada olmaktı.
Bu proje, mimarlık alanında diğer projelere nasıl ilham verebilir veya katkıda bulunabilir?
Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Nicolo Marchetti ile ilk olarak 1990'larda Getty Conservation Institute tarafından tasarlanan 120 m2 bir hexagon örtüyü incelediğimiz bir gün aldığımız ilhamla bu konsepti geliştirdik.
O tasarım ince bir şilte örtünün daha basit formda iplerle bir altıgenden oluşturduğu bir anlayışa sahipti. İlham aldığımız bu arkeolojik alan korumasını yıllar önce çalışan, dünyanın önemli koruma enstitülerinden Getty’ye yazarak projenin süreçlerini paylaştık ve bizlere görüş belirtmelerini istedik. Aynı zamanda dünyaca ünlü kültürel miras alanında bilinen birçok hocadan da görüş aldığımız toplantılar gerçekleştirdik. Bu konuda Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Nicolo Marchetti çok önemli rol oynadı. Çünkü amacı kazı alanının önüne geçmeyecek, coğrafya ile uyumlu, tamamen dışarıda üretilip yerine getirilebilen ve sit alanında minimum zaman geçirerek monte edilebilen bir tasarıma sahip olmaktı. Saha dışında üretilip arkeolojik alanda sadece montajı tamamlanan bu tasarım, daha önce ülkemizde kullanılmamış bir koruma anlayışına sahip olup, uygun görüldüğü takdirde koruma alanlarında kullanımı yaygınlaştırılabilir ve örnek olabilir.
Kazı alanında çalışmanın en keyifli ve en zor yanları nelerdir?
Binlerce yıla şahitlik etmiş toprakların emanetini almak, çok bilinmeyenli bir bilmeceyi çözmek, bu topraklarda büyümüş bir kadın olarak bu tasarımı yapmak adına görevlendirilmek meslek yaşamım içerisinde unutulmaz ve onur vericiydi. Zor muydu çok zordu. Kurumlar arası iletişim, kurallar, proje alanının sınırda olması, güvenlik riskleri, Karkamış’ın muhteşem sıcağı ve sabah saatlerindeki minik üvezleri unutulmazdı. Ama gözümün bu kadar ışıldadığı, kalbimin bu kadar attığı bir iş olmamıştı.
Projenizin tamamlanmasının ardından aldığınız geri dönüşler ve tepkiler nasıldı?
Süreci takip eden birçok tanıdığım, konuya ilişkin bilgi sahibi birçok insan çok güzel paylaşımlar yaptı. İnşallah Eylül ayında da bu alanın resmi açılışı gerçekleşecek. Ondan sonra ziyaretçi sayısının daha da artacağını ve bu önemli arkeolojik alanın daha yoğun bir gündem yaratacağını düşünüyorum. Kazı heyetimizin sürece ve burada yapılmak istenene dair yapacağı akademik yayınlar da önemli olacaktır diye düşünüyorum.
Kazı alanının tarihi ve kültürel önemi hakkında ne düşünüyorsunuz ve bu projenin bu önemi korumadaki rolü nedir?
Hitit Medeniyetinin en önemli noktalarından, Geç Hitit döneminin en güçlü Krallıklarından Karkamış topraklarından çıkan binlere eserin başta Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi gibi önemli müzelerde sergilendiği, yıllar önce Lawrence dahil İngiliz British Museum için kazı yapılmış ve götürülen birçok eser British Museum ve Louvre’da yerini almıştır. Bu kadim alan umarım gereken önemi görür ve yapılan çalışmalar daha nice buluşa vesile olur. Bologna Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi ortaklığında çalışmalar detayla yürüyor. Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Nicolo Marchetti ve Kazı Koordinatör Başkanı Prof. Dr. Hasan Peker’e ve ekiplerine başarılar diliyorum. Ve birlikte yaptığımız işin arkeolojik alanı korumak konusunda konservatif, alana ve manzaraya uyum konusunda duyarlı, teknoloji konusunda yenilikçi bir bakış açısına sahip olduğunu düşünüyorum.