- Şehitkamil / Gaziantep
- +90 (342) 232 80 81
- info@cemiyet.com.tr

Kitaplarım bu şehre borcum
15 Şubat 2025Araştırmacı-yazar kimliğiyle de tanıdığımız Mimar Abdülkadir Evişen ile Antep deyimleri, Atasözü ve sözlükten oluşan 5 ciltlik kitabının hazırlık sürecini konuştuk. Kitaplarla ilgili araştırmalarının 40 yıl önceye dayandığını ancak yazmaya 2013 yılında başladığını ifade eden Evişen, kitap yazma hikâyesini, çocukluğunu ve çocukluğundaki Gaziantep’i anlattı.
Kendinizden bahseder misiniz bize?
1944 Gaziantep doğumluyum. Anne tarafım Tabakhaneli, baba tarafım ise Akyollu. Babam semerciydi, bizi okula göndermek istemedi, meslek öğrenmemizi istiyordu. İlkokula Kamil dayımın babamı ikna etmesiyle gittim. Akyol İlköğretim Okulunda okudum, ardından ortaokulu ve liseyi Gaziantep Lisesinde tamamladım. Lise bitirinceye kadar Antep dışına çıkmamıştım, Trabzon Karadeniz Teknik Üniversitesini kazanmıştım. İlk defa okula kaydımı yaptırmaya giderken Samsun’da denizi gördüm. 1970 yılında üniversiteden mezun oldum ve Gaziantep’e dönerek Gaziantep Belediyesinde inşaat kontrolörü olarak çalışmaya başladım. 1973 yılında imar müdürü olarak çalıştım. Aynı yıl askere gittim. 1975 yılında Gaziantep’e dönerek serbest çalışma hayatına atıldım.
Antep ağzına, deyim ve atasözlerine olan merakınızla biliyoruz daha çok sizi. Araştırma-yazma merakınız ne zaman başladı?
Emekli olduktan sonra boş durmayı sevmediğimi fark ettim ancak not almak, merak etmek gibi özelliklerim küçüklük yıllarıma dayanıyordu. Sadece araştırmayı değil çalışmayı küçükken çok seviyordum. Babam semerci olduğu için semerciliği de iyi bilirdim. Hiç boş durmazdım, ilkokulda dahi inşaatlara gitmeyi çok severdim. Restorasyona ilgim de oradan geliyor muhtemelen.
Mimarlık yaptığım zamanlar ilgim ve merakım olduğunu bilenler deyim ve atasözlerini gelip bana sorarlardı. En sonunda dedim ki ‘Ben bunları bir kitap haline getireyim’. Cebimde küçük bir defterle gezmeye başladım. Aklıma ne geliyorsa yazıyordum. Anneme, babama, büyüklerime sorup öğrendiklerimi yazdım. Derken bu kadarı beni tatmin etmemeye başladı. Kahvehane kültürüm olmamasına rağmen oralara gittim, kahvehane halkıyla sohbet ettim. Şehreküstü Mahallesinde bir esnaf lokantası vardı, oraya gittim. Ne göreyim, duvarların her yerine deyim ve atasözleri yazmışlar. Nereye gittimse, ne öğrendimse not alıyordum. Benim bu merakımı duyanlar arkadaşlarım da çevresinden duyduğunu, öğrendiğini bana iletiyorlardı. Ya da “Şunu da yazdın mı?” diye soruyorlardı. Hatta güzel bir anım var, Antep’in yerlisi bir arkadaşım trene biniyor, elinde defter kalem, kim Antep deyimi konuşursa not ediyordu.
Kaç kitabınız var?
Şu an 3 cilt deyimler, 1 cilt atasözleri, 1 cilt de sözlük olmak üzere 5 ciltlik kitabım var. Her biri de en az 500 sayfa.
Nasıl bir hazırlık süreci yaşadınız?
Araştırmalarım 40 yıl önceye dayanıyor. Bir arkadaşla sohbet ederken, “Ömer Asım Aksoy’un Antep ağzıyla ilgili kitabı devrini tamamlamıştır, daha teferruatlı güncellenmesi gerekir” dedi. “Niye yapamayayım, en azından derler toplarım, benden sonra biri gelir kitaplaştırır” dedim. Bu konuda bencillik olmaz. Araştırmalara başladım. Antep ağzıyla ilgili yazılanları inceledim. Evvela Antep ağzında olan harfleri tespit ettim. Araştırma, başka araştırmaları getirdi derken 2013 yılında bilgisayar aldım ve notlarımı bilgisayara dökmeye başladım. Yazı işlerini tamamladıktan sonra Büyükşehir Belediye Başkanımız Fatma Şahin’den bir randevu aldım. Kendisine, “Sayın başkanım bunları hazırlamak bir Antepli olarak benim bu şehre bir borcum, bastırmak da sizin bu şehre borcunuz” dedim. Kendisi memnuniyetle kabul etti ve bunun üzerine Prof. Dr. Halil İbrahim Yakar Bey devreye girdi. Kitabım basıldı ve Türkiye genelinde dağıtımı yapıldı. İkinci basımı olur mu olmaz mı bilmiyorum ama benim çalışmalarım devam ediyor.
Yazdığım gerek deyim gerek Atasözü gerek sözlük olsun hepsinde Türkiye genelinde kullanılan alfabeyi kullandım. Altına Antep ağzıyla yazılışını yazdım, anlamını izah ettim ve ayrıca cümle içinde kullanımını yazdım. Yayınevinde kitabım hazırlarken sadece grafikerle çalışmalarımız 1 buçuk yıl sürdü.
Gaziantep’in çok değerli dil bilimcileri var
Rahmetli Ömer Asım Aksoy benim için bu anlamda çok örnek ve ulaşılmaz bir büyüğümüzdü. Türk diline dair çok değerli eserleri var. Kendisi avukat olmasına rağmen gerek Türk Dil Kurumunda görev alması, gerekse yazdığı ve yazılmasına öncülük ettiği kitaplarla daha çok dil bilimci yönüyle değerli bir isimdir. Mesela Gaziantep’ten bir Mütercim Asım çıkmış. Onun da çok değerli eserleri var. Ortaokulda Beşir Göğüş’ün dil bilgisini okurduk. Öğrencilere ana dilinde konuşma ve yazma becerisi kazandırmak üzere çalışmış; yazdığı çok sayıda dil bilgisi ve Türkçe kitabıyla Türkçe eğitimine katkı vermiştir.
Başka kitap projeleriniz olacak mı?
Gaziantep’in önemli düğün geleneklerinden olan Gelinçi’yi tüm detaylarıyla yazmak istedim. Eskiden çocuklar da Gelinçi’ye giderdi annesiyle beraber. Ailenin 5 çocuğunun en küçüğüyüm ben. Kız kardeşim de yok, kızım da yok. Bu geleneği yazmam, gelecek nesillere aktarmam gerektiğini düşündüm. Şiir olarak yazmaya karar verdim ve şu an 85 sayfa oldu, Antep ağzıyla yazıyorum. Bu yazdıklarımın bir de anlamını yazacağım. Dolayısıyla bu da bayağı kapsamlı bir kitap olacak diye düşünüyorum.
Aslında Gelinçi süreci gencin askerden gelmesiyle başlıyor, sonra o genç için kız bakılıyor, sonra beğenilen gelin adayı isteniyor. Bu süreç nişandı, kınaydı, çeyiz görmeydi, düğündü derken evliliğe kadar devam ediyor. Kitapta her aşamayı ayrıntılarıyla anlatıyorum.
Diğer taraftan yine şiirlerden oluşan bir hikaye çalışmamın yanı sıra farklı konularda şiirlerden oluşan çalışmalarım devam ediyor. Kaşgarlı Mahmut’un kitabındaki Atasözlerinin 43 tanesinin Antep Atasözü olduğunu tespit ettim. Çok farklı alanlarda araştırmalarım sürüyor. Prof. Dr. İbrahim Halil Yakar, küçük Prens kitabını Antep ağzıyla yazmamı sonrasında da stüdyoda Antep ağzıyla okumamı rica etti. Yazdım Gazi Kültür AŞ’ye verdim, sonrasında da seslendirmesini yapacağım.
Sizin büyüklerinizden en çok duyduğunuz, hayatınıza ışık tutan deyimler hangileriydi?
Şu hazırladığım 5 ciltteki pek çok şeyi ilk önce annemden ve babamdan duydum. Bizim evimizde Antep ağzıyla konuşulurdu.
Bize biraz çocukluğunuzdan bahseder misiniz?
Babam sabahları çorbasını içip işe gittiği gibi biz de iki kardeş mahalleye çıkardık. Mevsimine göre çelik çomak, topaç gibi oyunlar oynardık. Nenemin bir sözünü hiç unutmam, ‘erkek uşak yetiştirmek kara taş kemirmeye benzer’ derdi. Bizi evde tutmak çok zormuş o zamanlar. Yemeği bile düşünmezdik, sabah çıkar akşam gelirdik eve. Ama tabii o zamanlar mahallede herkes birbirini tanır, korur kollar, güvenirdi.
Unutulmaya yüz tutan gelenekleri korumak için nasıl bir mesaj vermek istersiniz?
Öyle güzel geleneklerimiz vardı ki, büyüklerimizden görür, uygulardık. Zaman çok değişti, teknolojiyle birlikte her şey güncelleniyor. Şimdiki gençlerin eski adetleri, gelenek ve görenekleri tam anlamıyla uygulaması artık çok zor. Ancak bunlarla ilgili çok değerli kaynak kitaplar var. Gençler büyüklerinin de yönlendirmesiyle en azından bu yol gösterici kaynakları okumalı ve anlamalılar. Elbette heves edenler de uygularsa çok iyi olur.
Eskiye dair en büyük özleminiz nedir?
Ben Gaziantepliyim. Çocukluğumu Antep’in gelenekleriyle geçirmiş bir insanım. Antep’i bilen bir kişiyim. Bizim sahre dediğimiz yerler artık bina. Bizim Kavaklık dediğimiz yer içinde eğlence yerleri olan, insanların pazar günü eğlenmeye gittiği bölgeydi ama artık maalesef bunlar kalmadı. Bizim eskiden sosyalleştiğimiz gelenekler artık yok. Birlik beraberlik azaldı. Kimse kimseyi tanımıyor. Eskiden bir evde birinin sıkıntısı olsa tüm mahalle dertlenirdi. Nasıl da özlemeyeyim eskiyi.