Yükleniyor...

Yaratıcılık “Hissediyorum” demektir

15 Kasım 2018

Ünü ülke sınırlarını aşmış bir moda tasarımcısı Arzu Kaprol… Ödülleri, ulusal ve uluslararası arenada ülkemizi temsil eden başarıları var. Türkiye'de ve yurtdışında çok fazla satış noktası üzerinden tasarımlarını kadınlarla buluşturan Kaprol: “Yaşadığını hissetmek bana göre ancak her an yaratmakla hissedilir… Yaratmak biraz da kafa tutmaktır her şeye ve herkese. ‘Ben de varım’ demektir, ‘Nefes alıyorum’ demektir, ‘Hissediyorum’ demektir” …

Ünlü moda tasarımcısı Arzu Kaprol ile Kavaklık Rotary Kulübü’nün düzenlediği “Yaratıcılık, Kadın ve Bereket’ konulu programa katılmak üzere geldiği Gaziantep’te bir söyleşi gerçekleştirdik…

Modaya olan tutkununu ne zaman fark ettiniz?

Moda tutkum, yaratıcı, dirayetli ve kuvvetli kadınların olduğu ailemde başladı. Anneannem çok başarılı ve yetenekli bir terziydi, annemin de bir modaevi vardı.

Milli Eğitim Müdürü olan dedemin, bütün mahallenin ve dostlarının kıyafetlerini hazırlayan anneannem öncelikle annemin yaptığı işleri beğenmezdi. İkisi çok iyi anlaşamazdı ama uzun zaman anlaştıkları tek konu benim kıyafetlerimi beğenmemek oldu  Dolayısıyla ben dünyada uluslararası mağazalara, defilelere, organizasyonlara hazırlık yaparken çok sonra fark ettim ki aslında bütün çabam ve emeğim kendimi onlara beğendirmekti. Belki de beni bugüne taşıyan itici güçlerden bir tanesi bu. O yüzden benim hikâyemde anneannemin ve annemin rolü çok büyük.

Paris Moda Haftası serüveniniz nasıl başladı?

Bundan 8-9 yıl önceydi. Hollywood yıldızı Meg Ryan İstanbul Fashion Week’in onur konuğu olarak Türkiye’ye gelmişti. Benim defilemde ilgiden bunalıp çadırdan kaçmıştı. Hem onun gelişi için hem de defile için çok büyük emek vermiştik ve gitmiş olması bizde hayal kırıklığı yarattı hem maddi hem manevi olarak. Defile oldu, bitti ertesi gün ofiste değerlendirme yaparken çalıştığım PR şirketinden bir telefon aldık, “Yanımızda Fransız bir bey var. Defileniz için İstanbul’a gelmiş ama kaostan defilenizi izleyememiş. Koleksiyonunuzu görmek istiyor showroomunuza getirebilir miyiz” diye sordular. O bey geldi ve her kıyafeti en ince detayına kadar inceledi. Sonra oturdu ve “Paris Moda Haftasına katılmalısınız” dedi.

Dünyada Türkiye’dekinden biraz daha farklı olarak çok ciddi bir moda ekonomisi var. Milano, New York gibi farklı moda haftaları var. Paris Moda Haftası ise hepsinin biraz üstünde, net kriterleri yazılmamış ve ne olursa olsun 13 kişiden oluşan federasyonun sizi kabul etmesiyle davet edilebileceğiniz bir organizasyondur. Federasyonun üyeleri de Chanel, Louis Vuitton, Dior, Yves Saint Laurent gibi isimlerdir. O beye, “36 yaşındayım, o konsey karşısına çıkıp ne olur beni kabul edin deyip bunların olmama ihtimalini kaldırabilecek bir psikolojide değilim. Bu riski almaya egom müsait değil” dediğimi hatırlıyorum.

Meğerse o bey konfederasyonun 13 üyesinden biriymiş. Konfederasyona beni sunacağını ve bana haber vereceğini söyledi. Aradan aylar geçti, bir gün masamda bir mektup gördüm. Beni bir sonraki Paris Moda Haftasına davet eden bir kabul mektubu. O kadar heyecanlandım ki o mektubu aylarca yanımda taşımıştım.

Paris Moda Haftasının güzel bir tarafı siz istemedikçe her daim içinde kalmanızdır. Davet edilmek çok zor ancak sizi o değerde gördüğü için siz aksini istemediğiniz sürece hep oradasınızdır.

Kıyafetlerinizde yer alan ‘parmak izi’ nin hikayesini paylaşır mısınız bizimle?

Beni çok güzel konumlamışlardı. Kapanış günü defile yapacaktım. Benden önce Louis Vuitton defile yapıyor sonra ise Miu Miu… İstanbul’da yaşayan Türkiye’de yaratmayı tercih eden bir Türk moda tasarımcısı olarak kendimi ispat etmek istiyordum.5-6 gün boyunca uyumamıştım. Defileyi yaptık, akşam kutlamalar yaptık, partiler falan… Ertesi sabah 5’de gün ağarmadan kalktım defile yorumlarını okumaya koyuldum. Dünyanın en büyük haber alma örgütü AP’nin Paris moda haftası için görevlendirdiği çok tanınmış bir editörü defileleri yorumluyordu ve o rapor tüm dünyaya yayılıyordu. Benim defilem hakkındaki yorumu şuydu: “Türklerin gurur duydukları genç tasarımcı Arzu Kaprol’ün Paris başlangıcı tam bir hayal kırıklığıydı. Aklımda kalan tek şey aksesuarların üzerindeki parmak izleriydi. Parmak izi size küçük bir ayrıntı gibi görünebilir ama devler ligindeyseniz bu hatalara dikkat edeceksiniz” deyip benimle ilgili sunumunu bitirmişti. Koleksiyonumla ilgili tek laf etmemişti. Şok geçirmiştim ben. Bir taraftan kendimi hırpalıyorum bir taraftan da işlerimi sürdürmek durumundayım. 2 aylık bir depresyonun ardından bu durumun böyle sürmemesi gerektiğini düşünerek ofise gittim ve parmak izimi tarattım. O parmak izini kumaş deseni haline getirdik. Koleksiyonlarımıza bu deseni dâhil ettik. O parmak izini tüm kıyafetlerimin içerisinde astar olarak görebilirsiniz. Tek sebebi bir parmak izinin bile ne kadar önemli olduğunu önce bana hatırlatması için. Var olduğu sürece astarlarda olmaya devam edecek.

Sizi bu kadar başarılı kılan ne?

Çok çalışmak… Moda tasarımı oldukça zor bir disiplin ve dünyada yarışabilmek adına çok çalışmak gerekiyor.

Gelecekte ve geçmişte moda dünyasına asla girmemesi gerektiğini düşündüğünüz detaylar oldu mu?

Moda bana hiçbir zaman asla dememeyi öğretti. Ben hayatta o rengi kullanmam dediğim rengi de kullandım, yapmam dediğim makyajları yaptım yapmaya da devam ediyorum. Ben genel olarak hiç olmasaydı dediğim bir şey var diyemem. Çünkü o ‘detay’ her neyse var olması gereken bir dönemde olması gereken bir şeydir muhakkak. Şimdi baktığınızda kaşık vatkalar çok komik görünüyor örneğin. Gençlik yıllarımda ben de kullanmıştım ve O gün onları kullanırken çok mutluydum oysaki.

Nelerden ilham alır nelerden beslenirsiniz?

Yapı itibariyle üzüntüyle beslenen bir yapım yok. Kimi yaratıcı arkadaşlarım mutsuzlukla, üzüntüyle beslenir. Sanatın, müziğin, resmin onla beslendiğini söyler. O da vardır muhakkak ama ben hayatı sevgiyle, coşkuyla karşılayan insanlardan biriyim.

YARATICILIK ‘HİSSEDİYORUM’ DEMEKTİR

Yaşadığını hissetmek bana göre ancak her an yaratmakla hissedilir… Bir güzellik yaratmak, duygu yaratmak ile oluşur yaşama karşı durmak. Yaratmak biraz da kafa tutmaktır her şeye ve herkese. ‘Ben de varım’ demektir, ‘Nefes alıyorum’ demektir,

‘Hissediyorum’ demektir.

BENİM DE ÇEYİZİM DE ANTEP İŞİ VARDI

Ben fütürist bir tasarımcıyım ve geleceğe dair tasarım yapmaktan keyif alıyorum. Tasarımcıların görevi bugünden yarının daha iyi olabilmesine dair bir öngörüde bulunmak ve belki de onun yapı taşlarını inşa etmek. Ancak ne kadar geleceğe uzanabileceğiniz geçmişi ne kadar bildiğinizle doğru orantılı. Dolayısıyla tıpkı bir ağacın kökleri gibi, kökleriniz ne kadar sağlam kaynaklardan besleniyor ise o kadar yükseğe doğru dallarınız, çiçekleriniz, meyveleriniz olabiliyor. O yüzden görünen kısımla görünmeyen kısım çok kıymetli. Geleceğe dair tasarımlar yapmaktan ne kadar keyif alsam ve var oluşumu böyle tanımlasam da önce çok geçmişi çalışmayı önemsiyorum. İşte bu noktada Gaziantep’in yöresel işlemesi olan ‘Antep işi’ ni çok önemsiyorum. Benim çeyizimde annemin yaptırdığı Antep işim vardı… Herhalde 14-15 yaşlarındaydım, “Antep işi geldi” diye evde bir bayram havası esmişti. Hala gözüm gibi bakıyorum, bir şey olacak diye korkumdan bir ya da iki kere kullanabildim  Annemin Antepli bir yakın dostu aracılığıyla yaptırması ve o heyecanlı bekleyişi benim için çok değerliydi. El emeği zihinle ve başka bir bakış açısıyla birleştiğinde çok daha kıymetli. Mesela benim hayalim astronot kıyafeti tasarlamak. Bir köşesinde Antep işi olmasının hiçbir sakıncası olmaz. Kutnu kumaşını kullanmayı da çok seviyorum ben.

Gaziantep’e daha önce gelmiş miydiniz?

Gelmiştim evet…1 buçuk yıl önce gelmiştim ilk defa.

Gaziantepli kadınlar hakkında izleniminiz nedir?

Gördüğüm, herkesin inanılmaz şık ve özenli olduğu. Müthiş güzel ve özenli hanımlar var.

Birkaç ilde mağazanız var. Gaziantep için böyle bir planınız var mı?

Şu an için öyle bir planımız yok.

2019 yılında Arzu Kaprol kadınını nasıl göreceğiz?

Birkaç farklı koleksiyon var… “Arzyu” ismiyle yeni bir gelinlik markası ortaya çıkarttık. Bu gelinlik markasıyla ilgili bir takım çalışmalar var. New York’ta satış noktaları başladı. Onun dışında Arzu Kaprol koleksiyonları da devam ediyor.

Arzu Kaprol’un olmazsa olmazları nelerdir?

Teknoloji, modernizm ve detay…

Gaziantep yemeklerini hakkında ne söylemek istersiniz?

İlk geldiğimde Hışvahan’da sevgili Fatma Şahin’le birlikte tatmıştım Gaziantep yemeklerini. Tattığım her şeyi çok beğendim, tüm lezzetler o kadar detaylı ve özenle hazırlanmıştı ki ayırt edemiyorum.

TEK KELİME

Moda: Keyif

Renk: Neşeli

Kadın: Güzel

Gaziantep: Yemek

Modacı: Tasarımcı

İlham: Hayat

 

Arzu Kaprol Kimdir?

Arzu Kaprol, Mimar Sinan Üniversitesi Moda Konfeksiyon bölümünden 1992 yılında mezun oldu. Ardından couture eğitimi için Paris American Academy'de Perfectionnement programını tamamladı. 1995 yılında aldığı prestijli Beymen Academia "Avant-Garde Tasarımcı" ödülü ile moda dünyasında adını duyurdu. Kendi adını taşıyan markasını 1998 yılında ilk defa moda tutkunlarıyla buluşturdu. 2007 yılında Fashion TV ve 2011 yılında Elle Style Awards kapsamında olmak üzere "Yılın Moda Tasarımcısı" ödüllerini aldı. 2011 yılında Paris Moda Haftası, Moda Federasyonu Resmi takviminde defileler yapmaya başladı ve Paris’te ofisini açtı.

 

Sosyal Medyada Paylaş
Ekli Görseller